Teğâbün Suresi

Teğâbün Suresi, Kur’an-ı Kerim’in 64. suresi olup, 18 ayetten oluşur ve Medine’de inmiştir. Adını, 9. ayette geçen “teğâbün” kelimesinden alır; bu kelime, “birbirini aldatma” veya “kaybetme” anlamına gelir. Sûre, özellikle kıyamet günü insanlar arasında yaşanacak pişmanlık ve kayıplara dikkat çeker.

Teğâbün Suresi, müslümanlara, dünya hayatında sahip oldukları mallara, ailelere ve diğer dünya nimetlerine olan bağlılıklarının geçici olduğunu hatırlatır. İnsanlar, kıyamet günü Allah’a karşı sorumlu olacakları için, dünyada yaptıkları her şeyin hesabını vereceklerdir. O gün, müminler için büyük bir sevinç ve ödüller söz konusu olurken, inkâr edenler ve gafiller ise kaybedeceklerdir. Bu nedenle, gerçek kazancın Allah’ın rızasını kazanmak ve ahiretteki ebedi mutluluğa ulaşmak olduğu vurgulanır.

Sûre, müminlere Allah’ın emirlerine itaat etmeleri, sabırlı ve takvalı olmaları gerektiğini öğütler. Ayrıca, dünya malına ve geçici zevklere kapılmaktan kaçınılması gerektiği, asıl başarı ve mutluluğun ahirette bulunacağı hatırlatılır. Teğâbün Suresi, insanları hem ahlaki açıdan hem de dini sorumluluklar açısından uyararak, doğru yolu bulmalarına yardımcı olmayı amaçlar.

Rahmân ve Rahîm (olan) Allah’ın adıyla.

  1. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ı tesbih eder. Mülk O’nundur, hamd O’nadır. O her şeye kadirdir.
  2. Sizi yaratan O’dur. Böyle iken kiminiz kâfir, kiminiz mümindir. Allah yaptıklarınızı görendir.
  3. Gökleri ve yeri yerli yerince yarattı. Sizi şekillendirdi ve şekillerinizi de güzel yaptı. Dönüş ancak O’nadır.
  4. Göklerde ve yerde olanları bilir. Gizlediklerinizi ve açığa vurduklarınızı da bilir. Allah kalplerde olanı bilendir.
  5. Daha önce inkâr edenlerin haberi size ulaşmadı mı? İşte onlar (dünyada) yaptıklarının cezasını tattılar. Onlar için acı bir azap da vardır.
  6. (O azabın sebebi) şu ki, onlara peygamberleri apaçık deliller getirmişlerdi, fakat onlar: Bir beşer mi bizi doğru yola götürecekmiş? dediler, inkâr ettiler ve yüz çevirdiler. Allah da hiçbir şeye muhtaç olmadığını gösterdi. Allah zengindir, hamde lâyıktır.
  7. İnkâr edenler, kesinlikle diriltilmeyeceklerini ileri sürdüler. De ki: Hayır! Rabbime andolsun ki mutlaka diriltileceksiniz, sonra yaptıklarınız size haber verilecektir. Bu, Allah’a göre kolaydır.
  8. Onun için Allah’a, Peygamberine ve indirdiğimiz o nûra (Kur’an’a) inanın. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
  9. Mahşer vaktinde sizi toplayacağı gün, işte o zarar günüdür. (Ancak) kim Allah’a inanır ve yararlı iş yaparsa, Allah onun kötülüklerini örter, onu (ve benzerlerini), içinde ebedî kalacakları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokar. İşte büyük kurtuluş budur.
  10. İnkâr eden ve âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar cehennem ehlidirler. Orada ebedî kalacaklardır. Ne kötü gidilecek yerdir orası!
  11. Allah’ın izni olmaksızın hiçbir musibet isabet etmez. Kim Allah’a inanırsa, Allah onun kalbini doğruya götürür. Allah her şeyi bilendir.
  12. Allah’a itaat edin, Peygamber’e de itaat edin. Yüz çevirirseniz bilin ki, elçimize düşen apaçık bir duyurmadır.
  13. Allah; O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Müminler yalnız Allah’a dayanıp güvensinler.
  14. Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olanlar da vardır. Onlardan sakının. Ama affeder, kusurlarını başlarına kakmaz, kusurlarını örterseniz, bilin ki, Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.
  15. Doğrusu mallarınız ve çocuklarınız sizin için bir imtihandır: Büyük mükâfat ise Allah’ın yanındadır.
  16. O halde gücünüz yettiğince Allah’a isyandan kaçının. Dinleyin, itaat edin, kendi iyiliğinize olarak harcayın. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa işte onlar kurtuluşa erenlerdir.
  17. Eğer Allah’a (rızası uğruna) ödünç verirseniz, Allah onu sizin için kat kat arttırır ve sizi bağışlar. Allah çok mükâfat verendir, ceza vermekte acele etmeyendir.
  18. Görülmeyeni ve görüleni bilendir. Üstündür, hikmet sahibidir.
Bir yanıt yazın 0

Your email address will not be published. Required fields are marked *