Tanzimat Dönemi
Tanzimat’ın ilanı, Osmanlı İmparatorluğu’nun tarihindeki önemli dönüm noktalarından biridir. Bu dönemi hem bir sonuç hem de geleceğe yönelik bir başlangıç olarak görmek mümkündür. Tanzimat, günümüzü anlamada anahtar bir rol oynar, çünkü her büyük olay, geçmiş ve gelecek arasındaki derin bağlarla şekillenir. Tanzimat’ı incelemek, Osmanlı Devleti’ni yok olma noktasına getiren hataların izlerini sürmek ve bu hatalardan ders almak adına büyük önem taşır.
Osmanlı’nın 17. yüzyıldaki ünlü bilim insanlarından Kâtip Çelebi, “Takvîmü’t Tevârih” adlı eserinin sonunda, bir devletin yaşlanmasını ve çöküşünü belirleyen işaretleri şöyle tanımlar:
“Bir kişinin ihtiyarlığı saçlarının ve sakalının ağarmasıyla anlaşılır. Devletin yaşlanması ise yöneticilerinin saltanat ve gösteriş merakına düşmesiyle belli olur. Bu, çöküşün açık bir işaretidir. Devletler, duraklama devresinden sonra bu aşamaya gelirler. Lüks, zenginlik ve rahatlık ön plana çıkar. Eski hayat tarzı terk edilir. Herkes daha fazla şan ve ün kazanma peşindedir. En yüksek makamlar, liyakat olmaksızın dağıtılır. Zevk ve rahat yaşam, halk arasında benimsenir. Askerler, savaştan kaçınarak barış içinde yaşamayı ister. Kimse, zorluk gerektiren işlere el atmak istemez. Askerler, savaştan uzak durdukça halk arasında itibar kaybeder. Böylece düzen bozulur.”
Bu tespitler, Osmanlı İmparatorluğu’nun “Duraklama Dönemi”ne dair çok önemli ipuçları sunar ve aynı zamanda modern dönemin bazı gerçeklerine de ışık tutar.
17. yüzyıl, Osmanlı’nın klasik “gaza devleti” anlayışından Avrupa’yı fethetme hayallerinin yavaş yavaş terk edilmeye başlandığı ve içsel bozulmaların belirginleştiği bir dönemdir. Devletin yönetimi, yöneticiler arasındaki çatışmalar, ekonomik sıkıntılar, rüşvetin yaygınlaşması ve liyakatsiz kişilerin önemli görevlere getirilmesi gibi sebeplerle çöküşe doğru ilerlemiştir. Askeri sınıf, savaştan kaçmaya başlamış, halk işlerinden uzaklaşmış ve bürokrasi tamamen içinden çıkılmaz hale gelmiştir. Osmanlı’nın bu durumuyla başa çıkmak, yeni bir yol arayışı gerektiriyordu.
Tanzimatçılar, Osmanlı İmparatorluğu’nu yeniden yapılandırmak amacıyla bir dizi reform önermiştir. Ancak Batı’yı örnek almak, Osmanlı’nın yeniden dirilişi için tek çözüm yolu olarak görülmüştür. “Lale Devri” gibi Batılılaşma hareketleri, batı kültürünün daha çok benimsenmesi anlamına gelmiş, fakat bu çabalar kültürel ve siyasal alanda büyük çelişkiler yaratmıştır. Avrupa’da eğitim gören Osmanlı gençliği, ülkelerine döndüklerinde Batı’daki zenginlik ve refah içinde hayal kırıklığına uğramış ve Batılılaşmayı sadece yüzeysel bir taklit olarak benimsemişlerdir. Bu dönemdeki reformlar, yüzeysel ve daha çok estetik düzeyde kalan adımlardan ibarettir.
Bu Batılılaşma çabalarının yanı sıra, bazı aydınlar da, Batı kültürünü savunmuş ve Osmanlı geleneklerine karşı eleştiriler getirmiştir. Avrupa’nın medeniyetini bir model olarak kabul eden bu grup, geleneksel Osmanlı yapısının tamamen terk edilmesi gerektiğini savunmuştur. Ancak, Batı’nın sunduğu reformlar, Osmanlı’yı içsel bozulmalardan kurtarmaktan çok, dış müdahalelere daha açık hale getirmiştir. Yabancı ülkelerin etkisi, Osmanlı topraklarında artmış ve Batılı devletler, Osmanlı’nın iç işlerine daha fazla müdahale etmeye başlamıştır.
Tanzimat reformlarının gerçek amacı, Osmanlı İmparatorluğu’nun Batı’ya olan bağımlılığını artırmaktı ve bu hareketlerin, Osmanlı devletini Batılı güçlerin ipoteğine koyduğu ileri sürülmektedir. Tanzimatçılar, reformlarla Osmanlı toplumunu yeniden yapılandırmayı amaçlamış, ancak bu reformlar, Osmanlı’nın aslında Batı’nın etkisi altında daha da zayıflamasına yol açmıştır. Bu durum, Tanzimat’ın savunucularının, ülkenin varlığını Batı’nın çıkarlarına bağlamakla sonuçlanmıştır.
Tanzimatçıların, halkın geleneksel yapısını yok sayarak sadece Batılılaşmayı savunmaları, Müslüman halkı büyük ölçüde yabancılaşmaya itmiştir. Özellikle, gayri Müslimlerin hakları savunulurken, Müslümanların çıkarları ihmal edilmiştir. Bu süreçte, Osmanlı bürokrasisinde gayri Müslimlerin sayısının artması, devletin içine yönelik Batı yanlısı bir etki yaratmıştır.
Tanzimat’ın, Osmanlı İmparatorluğu’nu modernleştirmek amacıyla başlatılan bir dizi reformdan ibaret olduğu anlaşılabilir. Ancak, Batılılaşma adına yapılan bu reformların, Osmanlı İmparatorluğu’nun kültürel kimliğini yok ettiği ve Batı’ya bağımlı bir sistemin temellerini attığı söylenebilir. Tanzimat reformlarının başarısızlığı, günümüzle karşılaştırıldığında, bazı benzerlikleri ortaya koymaktadır. Geçmişin hatalarını anlamadan, Batı’ya olan aşırı güvenle yapılan değişiklikler, bugün de farklı şekillerde yeniden tekrarlanmaktadır.
Tanzimat, Osmanlı İmparatorluğu’nun tarihindeki en önemli dönüm noktalarından biri olmuştur. Ancak, bu dönemin etkileri, sadece Osmanlı Devleti’nde değil, günümüzde de hala tartışılmaktadır. Tanzimatçılar tarafından atılan adımlar, Batı ile bağların güçlendirilmesi amacıyla yapılmış olsa da, bu çabaların çoğu uzun vadede ülkenin bağımsızlığını ve kültürel bütünlüğünü zedelemiştir. Tanzimat’ın ardındaki fikirler, çokça tartışılan ve hala üzerinde düşünülmesi gereken bir miras bırakmıştır.