Tahrim Suresi

Tahrim Suresi, Kur’an-ı Kerim’in 66. suresi olup, 12 ayetten oluşur ve Medine’de inmiştir. Adını, ilk ayette geçen “tahrim” kelimesinden alır; bu kelime, “yasaklama” veya “haram kılma” anlamına gelir. Sure, özellikle aile içindeki ilişkiler, sadakat ve müminlerin Allah’a karşı olan sorumlulukları üzerinde durur.

Tahrim Suresi, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) evlilik hayatında yaşadığı bir olayla ilgilidir. Bir gün, Peygamber Efendimiz, eşlerinden biriyle olan özel bir durum nedeniyle, o kadına ait bir şeyin haram olduğunu ifade etmiş ve bu durum üzerine Allah, Resûlünü uyararak, herhangi bir insanın Allah’ın yasakladığı bir şeyi yasaklama yetkisine sahip olamayacağını bildirir. Bu surede, Peygamber Efendimizin eşlerine, onun hayatında örnek olmaları gerektiği öğütlenir ve müminlere de Allah’ın emirlerine itaat etmeleri, sadık olmaları gerektiği hatırlatılır.

Ayrıca, bu surede, bazı mümin kadınların doğru yolu izlemedikleri, inkârcıların ise Allah’a karşı öfke ve isyan içinde oldukları belirtilerek, ahlaki değerlere ve İslam’ın ilkelerine bağlı kalmanın önemi vurgulanır. Hz. Nuh ve Hz. Lût’un eşlerinin örnekleri de verilerek, doğru inanç ve davranışın, kişisel ve ailevi hayat üzerindeki etkilerine dikkat çekilir.

Tahrim Suresi, müminleri sadece bireysel imanları ile değil, aynı zamanda aile içindeki ilişkilerde de doğru ve adil davranmaya teşvik eder. Sadakat, sorumluluk ve Allah’a itaat gibi değerleri ön plana çıkarır.

Rahmân ve Rahîm (olan) Allah’ın adıyla.

  1. Ey Peygamber! Eşlerinin rızasını gözeterek Allah’ın sana helâl kıldığı şeyi niçin kendine haram ediyorsun? Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.
  2. Allah, (gerektiğinde) yeminlerinizi bozmanızı size meşru kılmıştır. Sizin yardımcınız Allah’tır. O, bilendir, hikmet sahibidir.
  3. Peygamber, eşlerinden birine gizlice bir söz söylemişti. Fakat eşi, o sözü başkalarına haber verip Allah da bunu Peygamber’e açıklayınca, Peygamber bir kısmını bildirmiş, bir kısmından da vazgeçmişti. Peygamber bunu ona haber verince eşi: Bunu sana kim bildirdi? dedi. Peygamber: Bilen, her şeyden haberdar olan Allah bana haber verdi, dedi.
  4. Eğer ikiniz de Allah’a tevbe ederseniz, (yerinde olur). Çünkü kalpleriniz sapmıştı. Ve eğer Peygamber’e karşı birbirinize arka verirseniz bilesiniz ki onun dostu ve yardımcısı Allah, Cebrail ve müminlerin iyileridir. Bunların ardından melekler de (ona) yardımcıdır.
  5. Eğer o sizi boşarsa Rabbi ona, sizden daha iyi kendini Allah a veren, inanan, sebatla itaat eden, tevbe eden, ibadef eden, oruç tutan, dul ve bâkire eşler verebilir.
  6. Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında, acımasız, güçlü, Allah’ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildiklerini yapan melekler vardır.
  7. Ey kâfirler! Bugün özür dilemeyin! Siz ancak işlediklerinizin cezasını çekeceksiniz, (denilir).
  8. Ey iman edenler! Samimi bir tevbe ile Allah’a dönün. Umulur ki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter. Peygamberi ve Onunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde Allah sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar. Onların önlerinden ve sağlarından (amellerinin) nûrları aydınlatıp gider de, “Ey Rabbimiz! Nûrumuzu bizim için tamamla, bizi bağışla; çünkü sen her şeye kadirsin” derler.
  9. Ey Peygamber! Kâfirlere ve münafıklara karşı cihad et, onlara karşı sert davran. Onların varacağı yer cehennemdir. O gidilecek yer ne de kötüdür!
  10. Allah, inkâr edenlere, Nuh’un karısı ile Lût’un karısını misal verdi. Bu ikisi, kullarımızdan iki sâlih kişinin nikâhları altında iken onlara hainlik ettiler. Kocaları Allah’tan gelen hiçbir şeyi onlardan savamadı. Onlara: Haydi, ateşe girenlerle beraber siz de girin! denildi.
  11. Allah, inananlara da Firavun’un karısını misal gösterdi. O: Rabbim! Bana katında, cennette bir ev yap; beni Firavun’dan ve onun (kötü) işinden koru ve beni zalimler topluluğundan kurtar! demişti.
  12. İffetini korumuş olan, İmran kızı Meryem’i de (Allah örnek gösterdi). Biz, ona ruhumuzdan üfledik ve Rabbinin sözlerini ve kitaplarını tasdik etti. O gönülden itaat edenlerdendi.