Sultan Abdülhamid Han Neden Tahttan İndirildi?

Rahmetli Necip Fazıl Kısakürek’in ifadesiyle: “Meşrutiyet, bir grup düşüncesiz Makedonya kabadayısının ruhuna gem vurmuş, kör hamlelerini istismar eden teşkilatlı Yahudilik, Masonluk ve Dönmelik eseridir.” İttihat ve Terakki çetesi bu şekilde İkinci Meşrutiyet’i ilan etmiş ancak Sultan II. Abdülhamid Han’ı devirmeyi başaramamıştı. Dönemin devlet adamları ve padişah hâlâ iktidardaydı. Ancak asıl amaç, anayasanın yeniden yürürlüğe girmesi ya da Meclis-i Mebusan’ın açılması değildi. Bu hedefler sadece araçtı. Esas gaye, Sultan Abdülhamid’in devrilmesi, İslam âlemindeki hilafet politikasının yok edilmesi ve Osmanlı Devleti’nin parçalanmasıydı.

Düşmanların İşbirliği ve İttihatçılar
Düşman güçler, bu hedef doğrultusunda İttihatçı çeteyi destekledi. Meşrutiyet ilan edilmiş ve Meclis açılmış olmasına rağmen Sultan Abdülhamid Han hâlâ tahtında kalmayı başarıyordu. Üstelik milletin çoğu padişahı seviyordu ve ordunun önemli bir kısmı ona bağlıydı. “Hareket Ordusu” Komutanı Mahmud Şevket Paşa bile Meclis-i Mebusan Başkanı Ahmed Rıza Bey’e şunları söylüyordu: “Askeri, padişahı kaldırmak isteyenleri cezalandırmak için buraya getirdim. Hal (tahttan indirme) bizim tarafımızdan gerçekleşirse asker isyan eder.” Ancak bu tablo, İttihatçıları durdurmaya yetmedi.

Masonların Rolü
İttihat ve Terakki’nin liderlerinin çoğu masondu ve mason localarında Sultan Abdülhamid’in tahttan indirilmesine karar verilmişti. Bu masonlar, İttihatçılara destek olarak, yemin törenleriyle onları motive etti.

Hilafeti Hedef Alan Planlar
Düşmanların gizli planları, Osmanlı’nın haklarını titizlikle koruyan ve düşman oyunlarını bozan Sultan Abdülhamid’i devirmek üzerineydi. Yıldız İstihbarat Teşkilatı’nın da yardımıyla Osmanlı’yı ayakta tutmayı başaran Sultan’ın devrilmesiyle Filistin’e Yahudilerin yerleşmesi, İngiliz emperyalizminin güçlenmesi, Rusların boğazlara hâkim olması ve Osmanlı mirasının paylaşılması hedefleniyordu. Bu planların önündeki en büyük engel Sultan Abdülhamid’di.

31 Mart Vakası ve Sonuçları
Sonunda, 13 Nisan 1909’da (Rumi: 31 Mart 1325), tarihimize “irtica” olarak geçen olaylar yaşandı ve Sultan Abdülhamid Han tahtından indirildi. Bu süreçte kullanılan fetva, iftira ve yalanlarla doluydu. Ancak Fetva Emini Hacı Nuri Efendi, bu baskılara direnerek ilmiye haysiyetini korudu.

Tahtan İndirilmenin Utanç Verici Ayrıntıları
Sultan Abdülhamid’i tahtından indiren heyet, bir Yahudi, bir Ermeni ve iki karanlık şahıstan oluşuyordu. Bu durum, Osmanlı tarihinde eşi görülmemiş bir facia olarak nitelendirildi. Sultan, Selanik’e sürgüne gönderildi. Bu yolculuk ve sürgün dönemi, Padişah’ın kızlarının hatıralarında büyük bir hüzünle anlatılır.

Sürgün Hayatı ve Yıldız Yağması
Selanik’teki sürgün hayatı üç buçuk yıl sürdü. Bu süreçte Sultan’ın yaşadığı zorluklar ve mal varlığının gasp edilmesi, Mahmud Şevket Paşa ve İttihatçı liderlerin yüz karası olarak tarihe geçti. Ayrıca, İstanbul’da gerçekleşen ve “Yıldız Yağması” olarak bilinen büyük soygun, bu dönemin en utanç verici olaylarından biri oldu.

Son Söz
Sultan Abdülhamid Han, Osmanlı’nın son büyük hükümdarlarından biri olarak devrildi. Kendi ifadesiyle: “Bundan sonra ne padişahlığın ne de hilafetin bir önemi kalmayacaktır. Zannederim, ben padişahların sonu olacağım.” Bu sözler, Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşüne işaret eden acı bir hakikati yansıtmaktadır.

Bir yanıt yazın 0

Your email address will not be published. Required fields are marked *