Şiilik (Şiâ)

Şiilik (Şiâ), Hz. Peygamber’in vefatından sonra, İmametin Hz. Ali ve soyuna ait bir hak olduğuna inanan ve bu görüşü savunan bir inanç sistemidir. Şiilik, Arapça “şîa” kelimesinden türetilmiştir; bu kelime, bir kişiyi izleyen, ona taraftar olan anlamına gelir. Kur’an’da da taraftar anlamında kullanılmakla birlikte, erken dönemde Ali’nin taraftarları olarak tanımlanan bir grup bulunmaktaydı. Ancak Şiilik, özellikle Hz. Hüseyin’in Kerbelâ’da şehit edilmesinin ardından, Emevilere karşı Ali ve soyunun haklarını savunmak amacıyla bir kimlik kazanmıştır.

Şiiliğin doğuşu, Hz. Peygamber’in vefatından sonra farklı şekillerde yorumlanmaktadır. Bazı kaynaklar, Hz. Ali’yi üstün gören ve halifelikte en layık kişi olarak kabul eden sahabelerin ilk Şiîler olduğunu belirtirken, bazı görüşler Şiiliğin, Hz. Ali’nin halifeliği ile ilgili siyasi bir hareket olarak ortaya çıktığını öne sürmektedir. Bu hareket, özellikle Hz. Hüseyin’in Kerbelâ’da şehit edilmesinin ardından, bir dini ve siyasi kimlik kazanmıştır.

Şiilik, bir mezhep olarak İslam’ın ana gövdesinden ayrılarak bir zümreleşme hareketi olarak gelişmiştir. Hz. Ali’nin sahip olduğu yiğitlik, ilim ve takva gibi erdemler, onun etrafında toplanan kişilerin manevi bağlarını oluşturmuştur. Bu noktada, Şiilik sadece bir dini mezhep olmanın ötesinde, toplumsal ve siyasi bir hareket halini almıştır. İlk başta Ali’nin taraftarları arasında dostluk ve sevgiden başka bir ayrım yokken, zamanla mezhepleşme başlamıştır.

Şiilik, özellikle Hz. Hüseyin’in şehadeti sonrasında daha belirgin hale gelen bir siyasi ve dini düşünce halini almıştır. Bu düşünce, Kerbelâ olayının hemen ardından, özellikle İmam Ali’nin soyundan gelenlere olan bağlılıkla şekillenmiş, bu süreçte çeşitli gruplar ve fırkalar ortaya çıkmıştır. Bu fırkalar arasında en bilinenleri Zeydîlik, İsmâilîlik ve İmamiyye’dir.

Zeydîlik, İmam Ali’nin soyundan gelenleri takip ederken, İsmâilîlik, özellikle Ca’fer es-Sadık’ın ardından gelişmiş bir mezheptir. İmamiyye ise, 12 İmam anlayışına sahip olup, özellikle İran’da güçlü bir etki alanı oluşturmuştur.

Şiilik, tarih boyunca farklı fırkalar arasında bölünmüş ve zaman zaman siyasi etkilerle şekillenmiştir. Örneğin, Safevîler dönemi, Şiiliğin İran’da resmî mezhep haline gelmesiyle önemli bir dönüm noktasıdır. Günümüzde, özellikle İran, Irak ve Pakistan gibi ülkelerde Şii mezhepleri geniş bir etkiye sahiptir.

Sonuç olarak, Şiilik, sadece bir dini inanç değil, aynı zamanda tarihsel, kültürel ve siyasi bir olgudur. Bu mezhep, İmamet ilkesine dayalı olarak, İslâm’ın doğru yorumlanması gerektiğini savunur ve bunun için Hz. Ali ve soyunun liderliğini kabul eder. Bu anlayış, İslam dünyasında zaman içinde farklı fırkaların doğmasına yol açmış ve geniş bir takipçi kitlesine ulaşmıştır.