Sıffîn Savaşı
Dördüncü Halife Hz. Ali (r.a.) ile Suriye Valisi Muaviye b. Ebu Süfyan arasında 657 yılında, Firat Nehri’nin sağ kıyısına yakın Siffin bölgesinde gerçekleşen önemli bir çatışma.
Hz. Ali’nin Cemel Olayı’nda karşıt grubu yenmesinin ardından, hilafetinin karşısında duran tek önemli grup, Suriye’deki Muaviye ve onun taraftarlarıydı. Bu grup, iddialarına göre Hz. Osman’ın intikamını almak istediklerini ileri sürüyordu. Ancak aynı zamanda, Hz. Ali’yi, Osman’ı şehit edenleri korumak ve cezalandırmamakla suçluyorlardı. Oysa ki Hz. Ali, olayların yatıştırılmasından sonra suçluları cezalandırma sözü vermişti. Cemel Olayı sonrası Kufe’ye hareket eden Hz. Ali, Cerir b. Abdullah el-Bâcelî’yi Muaviye’ye elçi olarak gönderdi. Muaviye’den, ona bey’at etmesini ve aynı şekilde itaat etmesini istedi. Muaviye, Cerir’i oyalayarak, Amr b. el-As ile istişarede bulundu. Amr ona, Ali’nin Osman’ın kanını istemede ısrarcı olup, katilleri cezalandırmadığı sürece, Suriye ordusuyla ona karşı savaş açmasını önerdi.
Öte yandan, Hz. Osman’ın kanlı gömleği ve eşi Nâile’nin kesik parmakları, Muaviye tarafından Şam’da caminin minberine asıldı. Askerler burada toplanarak ağladılar ve yemin ettiler; intikam alınmadan rahat bir şekilde uyumayacaklardı. Muaviye, ordusunu teşvik etmek için büyük maaşlar ve hediyeler dağıtarak, 85.000 kişilik bir orduyla Şam’dan yola çıktı. Hz. Ali ise 90.000 kişilik bir orduyla Kufe’den Siffin’e doğru hareket etti. Muaviye, Firat Nehri kıyısında bir kamp kurarken, Hz. Ali’nin ordusu, nehirle Muaviye’nin askerleri arasında sıkışarak ilk geceyi susuz geçirdi. Bir saldırı sonucu, Muaviye’nin birlikleri nehirden uzaklaştırıldı ve Hz. Ali, onlara su alabilmeleri için izin verdi.
Hz. Ali, Muaviye’yi birliğe çağırarak isyanı sona erdirmeye çalıştı, ancak Muaviye’den olumlu bir yanıt alamadı. Çeşitli küçük çatışmaların ardından, H. 37’nin Muharrem ayında bir mütareke yapıldı ve elçiler karşılıklı gidip gelmeye başladı. Ancak bu görüşmeler barışa yol açmadı ve Safer ayında savaş yeniden başladı. İlk yedi gün, her iki taraftan birer komutanın düelloları ile geçti. Ardından, Hz. Ali toplu saldırı emri verdi ve savaş şiddetli bir şekilde devam etti. Ammâr b. Yasir’in şehit olması, Hz. Ali’yi büyük ölçüde üzmüş ve bu sırada, Suriyeli askerler Amr b. el-Âs’ın komutasıyla bir hileye başvurdular.
Amr, Suriyeli askerlerine “Yanınızda mushaf taşıyanlar, onu mızrağının ucuna takıp kaldırın” diyerek, “Aramızda Allah’ın kitabı hakem olsun” diye seslenmelerini sağladı. Bu hile, Suriye ordusunun yenilgisini engelledi ve Iraklılar, bu çağrıya uyma konusunda ısrarcı oldular. Hz. Ali, bunun bir savaş hilesi olduğunu anlatmaya çalıştı, ancak başarılı olamayınca savaşı durdurmak için komutanlarından biri olan Ester’e emir gönderdi. Ester ise savaşa devam etmek istediğini belirtti. Sonunda, Iraklılar, Hz. Ali’nin Ester’e savaşı bırakması için değil, savaşa devam etmesi için adam gönderdiğini düşündüler.
Bu süreçte, Hz. Ali, Muaviye’ye bir elçi göndererek onun düşüncesini almak istedi. Muaviye, aralarındaki anlaşmazlığı çözmek için Allah’ın kitabına başvurulmasını önerdi ve her iki taraftan birer hakem seçilmesini talep etti. Hz. Ali, bu teklifi kabul etti ve Suriye tarafından Amr b. el-Âs, Iraklılar tarafından ise Ebu Musa el-Es’ari hakem olarak seçildi. Hz. Ali, Ebu Musa’nın önceki muhalefetlerini göz önünde bulundurarak onun hakemliğine itiraz ettiyse de, Iraklılar Ebu Musa’nın hakem olmasını ısrarla istedi.
Böylece, Amr b. el-Âs ve Ebu Musa el-Es’ari, 37. yılın Safer ayında Dumetul-Cendel’de bir araya gelerek, taraflar arasında bir çözüm yolu aradılar ve bir “tahkimname” kaleme aldılar. Bu anlaşma, taraflar arasında barışı sağlamaya yönelik bir adım olarak atıldı.