Sekizinci Haçlı Seferi ve Sonrasındaki Gelişmeler

Baybars’ın İslam Dünyasında Güçlenmesi ve Haçlılara Karşı Savaş:

Sekizinci Haçlı Seferi, Moğolların Aynicâlut’ta büyük bir bozguna uğratılmasının ardından, Mısır Sultanı Baybars‘ın yönetimi altındaki İslam dünyasının Haçlılara karşı başlattığı yeni bir askeri kampanyanın parçasıydı. Baybars, 1260 yılında Kutuz‘u öldürerek tahta çıktı ve Haçlılar’a karşı sert bir mücadele başlattı. 1265 yılında Kaysâriyye, Hayfa ve Arsuf‘u, bir yıl sonra Galilea‘yı, 1268’de Antakya‘yı ele geçirerek Haçlıların Orta Doğu’daki hakimiyetlerini sarsmaya başladı. 1271’de ise Haspitalier şövalyelerinin karargâhını zapt etti.

Bu gelişmeler Avrupa’da büyük yankı uyandırdı ve Avrupa’da yeni bir Haçlı Seferi için hazırlıklara başlandı.

IX. Louis’in Sekizinci Haçlı Seferi:

Fransa Kralı IX. Louis, Haçlılar’a öncülük etmek üzere 1270‘te Tunus‘u işgal etmek amacıyla yeni bir sefer başlattı. Ancak, IX. Louis yolda hastalanarak Tunus’ta hayatını kaybetti. Kral’ın ölümünün ardından seferin başındaki moral bozukluğu nedeniyle, Prens Edward kumandasındaki Haçlılar başarısız oldu ve sefer tamamlanamadan sona erdi.

Akkâ’nın Düşüşü ve Haçlıların Sonu:

Sekizinci Haçlı Seferi’nin başarısızlığının ardından, 1289‘da Trablusşam, 1291‘de ise Haçlıların son kalesi olan Akkâ düştü. Bu düşüş, Haçlılar’ın Orta Doğu’daki etkilerinin tamamen sona erdiği bir dönemin başlangıcıydı.

Papa IV. Nicholas ve onun halefleri, Doğu’daki Hristiyanlara yardımcı olabilmek amacıyla bazı teşebbüslerde bulundular, ancak bu girişimler Avrupa’daki ekonomik kriz ve iç çekişmeler nedeniyle yeterince destek bulamayarak başarısız oldu. Ayrıca, Fransa ve İngiltere arasındaki savaşlar, bu Haçlı Seferlerinin başarılı olmasının önündeki en büyük engeldi.

Ekonomik Zorluklar ve Yeni Hedefler:

Avrupa, ekonomik olarak giderek zayıflıyordu ve Haçlı Seferleri’ne katılan ülkelerin ekonomik sıkıntıları, bir önceki Haçlı Seferleri’ndeki gibi büyük destek sağlanmasını engelledi. Bu dönemde Haçlı Seferlerinin asli gayesi de değişmişti; artık kutsal toprakları ele geçirmek değil, Osmanlı İmparatorluğu’nun Balkanlar’daki ilerlemesini durdurmak gibi farklı hedefler ortaya çıkmıştı.

Osmanlılara Karşı Yeni Haçlı Seferleri:

Osmanlıların Balkanlar’a girmesi ve Bulgaristan ile Sırbistan‘ın bazı bölgelerini ele geçirmesi üzerine, Avrupa’daki Hristiyan dünyası birleşerek Osmanlılar’a karşı saldırılar düzenlemeye başladı. Bu saldırılarda, Balkan İttifakı’nın oluşturduğu ordu, Kosova‘da Osmanlılara karşı savaştı, ancak büyük kayıplar vererek geri çekildi. Ancak birkaç yıl sonra, Fransız, İtalyan ve İngiliz ordularının da katıldığı büyük bir Haçlı ordusu daha kurularak Balkanlar’a yöneldi.

Niğbolu Meydan Muharebesi (1396): Bu büyük Haçlı ordusu, Niğbolu‘da Osmanlılar karşısında büyük bir bozguna uğradı. Sultan Bayezid I’in önderliğindeki Osmanlı ordusu, Haçlılar’ı mağlup ederek Balkanlar’daki Osmanlı hâkimiyetini pekiştirdi.

Sonraki Haçlı Seferlerinin Yeni Yönü:

Günümüze kadar süregelen Batılı saldırıları, özellikle I. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı İmparatorluğu’nu yıkmak ve daha sonra Kuzey Afrika ile Orta Doğu’yu işgal etmek şeklinde şekillendi. Batılı ülkeler, bu bölgelerde emperyalist amaçlarla sömürgeci bir politika güderek birçok küçük devlet kurdular. Ayrıca, Yahudi devletinin kurulmasında Batılı ülkeler önemli bir rol oynayarak, Filistin‘deki toprakları ele geçirmeyi hedeflediler.

Haçlı Zihniyetinin Devamı:

Bu tür hareketler, Haçlı zihniyetinin bir devamı olarak görülmektedir. Filistin, Keşmir ve Afganistan’ın işgali, Kıbrıs konusundaki Batılı tutumlar ve özellikle İslam Dünyası’na karşı uygulanan politikalar, bu eski zihniyetin 21. yüzyılda da yaşatıldığını göstermektedir. Haçlı zihniyeti, Batı’nın Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Balkanlar üzerindeki etkilerini sürdürmesine ve daha modern bir biçimde şekil almasına yol açmıştır.