Şamanizm: Altay Türkleri ve Moğollar
Şamanist dünya görüşünde, dünya gök, yeryüzü ve yeraltı olmak üzere üç parçaya ayrılır. Bu inanç Altay Türklerinde ve diğer Orta Asya halklarında gök, yeryüzü ve yeraltı arasındaki ilişkiyi yansıtır. Örneğin, Altay Türkleri’ne göre:
- Aydınlık Alem (Gökyüzü): Yukarıdaki dünya, gökyüzü, “Tantı Ülgen” tarafından yönetilir. Bu, Göktanrı’nın ve ışık ile iyilikle özdeşleştirilen bir varlık olarak tasavvur edilir.
- Yeryüzü (Orta Dünya): İnsanların yaşadığı yer ve Dünya, insanlar tarafından yönetilir, ancak bu yönetim de tanrıların etkileşimiyle şekillenir.
- Yeraltı Dünyası: Tanrı Erlik ve ona bağlı kötü ruhların egemen olduğu karanlık bir alem olarak kabul edilir. Bu inanç, kötü ruhların dünyasına işaret eder.
Tanrı ve Göktanrı Kavramları
Eski Türkler ve Moğollar, Tanrı kavramını gök ve ilah olarak kullanmışlardır. Başlangıçta, göğe tapınma anlayışı baskındı ve gök Tanrı olarak kabul edilirdi. Göktanrı, göğün en üst katında yer alan ve insan biçiminde bir varlık olarak düşünülürdü. Türklerde gök, Tanrı’nın varlığının simgesi olarak kabul edilirdi. Bu nedenle, “Tanrı” ve “Gök” aynı anlamda kullanılmıştır.
Gökyüzünün Katları ve Şaman Yolculuğu
Şamanist halklarda, gökyüzü belirli katlardan oluşur ve bu katlar arasında yolculuk yapılır. Altay Türklerine göre göğün üç katı veya daha fazla katı bulunur. Bu katlar, şamanın ruhsal yolculuk sırasında geçmesi gereken alanlar olarak kabul edilirdi. Ayin sırasında şaman, bu katlardan birine ya da birkaçına geçerek Tanrılarla iletişim kurar. Gökyüzü katlarının sayısı bazı inanışlarda 7, 9 veya hatta 17’ye kadar çıkabilir.
Göktanrı’nın Kudreti ve Sıfatları
Göktanrı, birçok kudret ve sıfatla tanınır. O, göğün en üst katında yer alan, yeryüzünü, güneşi, ayı ve yıldızları yaratan, düzeni sevk ve idare eden, kaderi tayin eden bir varlıktır. Tanrı, her şeye sahiptir ve her şeyi yapabilir. Her zaman iyilik eden ve kötülük yapmayan, insanlara hayat ve çocuk veren, doğanın düzenini sağlayan yüce bir varlık olarak kabul edilir.
Türk ve Moğol İnançlarında Gökyüzü ve Doğa Olayları
Türkler ve Moğollar, gökyüzünü ve yer yüzündeki tabiat olaylarını da ruhların ve tanrıların etkisiyle açıklarlardı. Uygurlar, gök gürlediği zaman haykırarak göğe ok atarlarmış, bu şekilde tanrıları ve ruhları uyandırmayı ve rahatsızlıklarını gidermeyi amaçlarlarmış. Aynı şekilde, Yakutlar da yıldırım düşmesinden kaçınmak için metal objelerle gürültü yaparak gök gürültüsünün etkisini uzaklaştıracaklarına inanırlarmış.
Tunguzlar ise gök gürültüsünü büyük bir kuşun kanat çırpmasından kaynaklandığına inanırlardı. Bu kuş, Tanrı huzuruna çıkan şamanları korur, onların yolculuklarında onlara yardımcı olurdu. Bu inançlar, doğa olaylarının ruhlar ve tanrılar tarafından yönetildiği düşüncesinin bir yansımasıdır.
Kutsal Toprak ve Ruhlar
Türkler ve Moğollar, vatan topraklarını kutsal kabul ederlerdi. Özellikle Göktürklerin hükümet merkezi olan Ötüken ve çeşitli dağlar, nehirler kutsal kabul edilen yerlerdir. Bu kutsallık, insanların doğa ile olan derin bağlarını ve inançlarını pekiştirirdi. Ayrıca, Hiungnular gibi halklar da yılın ilk ayında yer ve gök ruhları için kurban keserlerdi, bu da doğanın ruhları ile iletişim kurma çabasını gösterir.
Sonuç
Şamanist inanç sisteminde, doğa olaylarının ve evrensel düzenin tanrılar, ruhlar ve doğa güçleri tarafından şekillendirildiği düşünülür. Bu inanç, doğa ile iç içe bir yaşam tarzını yansıtarak, insanların hem doğa olaylarını anlamalarına hem de hayatlarını tanrıların ve ruhların yönetiminde sürdürmelerine olanak tanır.