Osmanlı-Japon Dostluğunun Doğuşu

II. Abdülhamid’in tahta geçişinin ardından geçen yıllarda, Osmanlı Devleti ile Japonya arasında dikkat çekici bir dizi diplomatik ve kültürel temas gerçekleşti. 1880 yılında Japonya’dan İstanbul’a gelen bir heyet, bu dostluğun ilk adımlarını attı. Heyete, Japon İmparatoru’nun bir akrabası olan Prens Hebi başkanlık ediyordu. Asıl amacı Avrupa’yı tanımak ve Japonya’nın modernleşme çabalarına katkı sağlamak olan bu ziyaret, II. Abdülhamid’in misafirperverliği sayesinde önemli bir dönemeç haline geldi.

Sultan Abdülhamid, Japonya’nın hızlı ilerleyişini yakından izliyordu ve bu bağlamda heyeti Yıldız Sarayı’nda ağırladı. Yapılan görüşmelerde, iki millet arasında ticari ve siyasi ilişkilerin geliştirilmesi önerildi. Ancak, Rusya ile ilişkilerdeki hassasiyet nedeniyle bu temaslar yalnızca ruhani dostluk ve ticari yakınlık düzeyinde bırakıldı.

Ertuğrul Fırkateyni’nin Yola Çıkışı

Bu dostluk ilişkilerinin en somut nişanesi, 1889 yılında Osmanlı’nın Ertuğrul Fırkateyni ile Japonya’ya bir deniz misyonu göndermesiyle gerçekleşti. Sultan Abdülhamid, bu ziyareti resmi bir devlet heyeti şeklinde değil, eğitici ve bilimsel bir seyahat görünümünde planlamıştı. Fırkateyn, Mikado’ya (Japon İmparatoru) hediyeler ve Sultan’ın mektubunu götürmekle görevlendirildi.

Singapur’a varışında gemi komutanı Osman Bey, Sultan’ın takdirini simgeleyen bir terfiyle Paşa rütbesine yükseltildi. Yolculuk, Osmanlı bayrağını dünya sularında dalgalandırması ve İslam dünyasında manevi bağları güçlendirmesi açısından büyük bir başarıydı.

Bir Felaketin Gölgesinde Dostluk

Ertuğrul Fırkateyni, 11 ay süren bir yolculuğun ardından 1890 yılının Mayıs ayında Japonya’nın Yokohama Limanı’na ulaştı. Japon yetkililer tarafından coşkuyla karşılanan Osmanlı heyeti, dostane ilişkiler kurdu. Ancak dönüş yolunda, bir tayfun sonucu Ertuğrul, Oshima kıyılarında parçalandı ve 607 mürettebatından yalnızca 69’u kurtulabildi.

Bu trajik olay, iki milletin arasındaki bağları daha da derinleştirdi. Japon İmparatoru Mikado, kurtulan Osmanlı denizcilerine büyük bir özen gösterdi ve onları İstanbul’a iki Japon savaş gemisiyle gönderdi. Abdülhamid ve Osmanlı halkı, Japonya’ya duydukları minneti her fırsatta dile getirdi.

Japonya’da İslamiyet Çabaları

II. Abdülhamid, Japon halkını İslamiyet ile tanıştırma hayalini de bu dostluk üzerinden gerçekleştirmeye çalıştı. Japonya’ya özel seçilmiş dini eserler ve bir nadide Kur’an-ı Kerim gönderdi. Ancak bu çabalar, misyonerlik faaliyetleri ve siyasi engeller yüzünden başarıya ulaşamadı.

Tarihi Bağların Mirası

Ertuğrul Fırkateyni’nin hikayesi, Osmanlı-Japon dostluğunun sembolü haline geldi. Necip Fazıl Kısakürek’in de ifade ettiği gibi, gemi görevini yerine getirmişti. Bu tarihi temas, iki milletin dayanışma ruhunu ve ortak değerlerini hatırlatan unutulmaz bir sayfa olarak tarihe geçti.

Bir yanıt yazın 0

Your email address will not be published. Required fields are marked *