Murabitun Hareketi ve Afrika’daki İslamlaşma Süreci
Selman-ı Farisi’nin İran’ın kültür tarihinde oynadığı rolle benzer şekilde, Bilal-i Habeşi’nin adı da Afrika’nın siyasi tarihinde simgesel bir anlam taşır. Bu yüzden, İslam ordularını yönetenlerin Çin’i “Bilalileştirme” gibi bir hedeflerinin olduğunu söylemek yanlıştır. Çünkü, Afrika’nın siyah tenli insanlarını gören her bilinçli Müslüman, Hz. Bilal’i hatırlamadan edemez. Onu bir “kölelikten çıkmış siyah” olarak görmek yerine, “müminlerin efendisi” olarak kabul ederek, tüm siyahları “Bilallileştirmek” ana ilke olmuştur.
Bu topraklar, Müslümanlar açısından böyle derin bir tarihi anlam taşırken, Batılılar için ise “iştah kabartıcı bir pasta” olma özelliğini, Antik Roma’dan bu yana tüm çağlar boyunca sürdürmüştür. Hristiyanlık adına gerçekleştirilen Haçlı Seferlerinin ardında aslında ekonomik çıkarların olduğu artık herkes tarafından bilinmektedir. Keza, keşiflerin ardından sömürgecilik dönemi, Sanayi Devrimi’nin etkisiyle uluslararası emperyalizme dönüşerek Afrika’nın “kara talihini” şekillendiren en temel faktör olmuştur.
Bu araştırma, ilk olarak Afrika’nın İslamlaşmasını sağlayan, sonrasında ise sömürgecilere karşı önemli zaferler kazanmış olan tasavvufi hareketlerin tarihi arka planını ortaya koymayı amaçlamaktadır.
Afrika’nın İslamlaşma süreci, 615 yılında gerçekleşen “ilk hicret” olayına kadar uzanır. Hz. Ömer dönemindeki fetihlerin ardından, Ukbe b. Nafi ve Musa b. Nusayr’ın Berberi kabileleriyle mücadelesi bu sürecin önemli bir parçasıdır. Özellikle Emevi Halifesi Ömer b. Abdülaziz’in isteği üzerine, Berberi kabileleri arasına gönderilen bilginlerin, İslam’ın yayılmasında önemli bir rol oynadığı bilinmektedir. Ayrıca, Arianizm gibi mezheplerin, Ortodoks Bizans’a rağmen bu coğrafyada yayıldığı ve İslam’ın burada kabulünü kolaylaştırdığı görülmektedir. Buna rağmen, İslam’ın yayılması yüzyıllar boyunca zorlu bir süreç olmuştur.
Abbasiler dönemindeki eşitlikçi ve özgürlükçü politikaların etkisiyle, Afrika’nın iç bölgelerinde de etkisini gösteren tasavvufi akımlar, birçok yerel liderin İslam’ı kabul ettikten sonra bu akımlara katılmasına yol açmıştır. İslamiyet’in Afrika’da özellikle tasavvuf aracılığıyla yayılmasının temel nedeni, bölgedeki halkın mistik değerlere ve gizemli kavramlara olan ilgisidir. Bu bağlamda, Hz. Bilal’in “dramatik” yaşamı, Afrika’daki siyah insanlar için simgesel bir anlam taşımaktadır.
Murabitun hareketi, özellikle 11. ve 12. yüzyıllarda, İslam dünyasının genel siyasi durumu içinde önemli bir yer tutmuştur. Bu dönemde, Abbasi Halifeliği’ne karşı Batini hareketlerinin yükselişi ve bunların oluşturduğu tehditler, Fatimi Devleti’nin kurulumuna yol açmıştır. Batini hareketlerin yayılması, İslam dünyasında iç zayıflamalara ve Sünni devletlerin zor durumda kalmasına neden olmuştur. Murabitun hareketi, Batini akımlarla mücadele eden ve bu akımların İslam dünyasında yarattığı olumsuz etkileri durdurmaya çalışan bir hareket olarak tarihe geçmiştir.
Murabitun hareketinin doğuşu, Abdullah b. Yasin’in liderliğinde Büyük Sahra ile Fas sınırı arasında yaşayan Cüzuli kabilesine mensup olmasıyla başlar. Burada, bir dini eğitim alarak Murabitun hareketini kuran Abdullah b. Yasin, başlangıçta kabileler arasında İslam’ı yaymakta zorluklar yaşamış, ancak Senegal Nehri çevresine çekilerek başarılı olmuştur. Murabitun hareketi, kısa süre içinde devletleşmiş ve Afrika’nın geniş bölgelerinde etkisini artırmıştır.
Murabitun hareketinin, özellikle askeri disiplin ve cihat anlayışı ile etkili olduğu ve devletin temel yapısını oluşturduğunu söylemek mümkündür. Murabitun Devleti, Maliki mezhebini benimseyerek geniş bir coğrafyada hüküm sürmüş, Emevi ve Abbasi halifeliklerinin ardından İspanya’ya kadar ulaşan fetihler gerçekleştirmiştir. Bu fetihler, İslam’ın batı sınırlarını genişletmiş ve İslam’ın etkisini Afrika’dan Avrupa’ya taşımıştır.
Murabitun Devleti’nin yıkılışının temel nedenleri arasında, çöl kültürüne dayalı Bedevi yaşam tarzının zayıflaması, rasyonalist felsefelerin halk arasında kabul görmemesi ve Batini akımların yıkıcı etkileri sayılabilir. Murabitunlar, 1147’de Batini Muvahhitler tarafından mağlup edilerek devleti sonlandırmışlardır.
Sonuç olarak, Murabitun hareketi, Afrika’daki İslam’ın yayılmasında önemli bir rol oynamış ve İslam dünyasında, özellikle Batini hareketlere karşı verdiği mücadele ile tarihe damgasını vurmuştur. Bu hareket, tasavvufun Afrika’daki evriminde temel bir adım olup, daha sonra gelen diğer tasavvufi hareketlere de ilham kaynağı olmuştur.