Kuran’ın Tarihi
Hz. Muhammed, kırk yaşına yaklaşırken hayatında daha önce hiç karşılaşmadığı bazı durumlar yaşamaya başlamıştı. Rüyalarında daha önce benzerini görmediği olaylar meydana geliyor, nereden geldiğini anlamadığı sesler duyuyor ve ışıklar fark ediyordu (Müsned, I, 279). Bu yaşlarda yalnız kalma ve tefekkür etme arzusuyla Hira Mağarası’na gitmeye başlamış, orada yiyeceği tükenene kadar inzivaya çekilmişti.
Hira Mağarası’nda Allah’a ibadet ederek kendisinde meydana gelen bu yeni halleri anlamaya çalışıyordu. Bu hazırlık sürecinin ardından, vahiy meleği Cebrâil ilk kez ona görünerek “oku” dedi. Hz. Muhammed “Ben okuma bilmem” diye cevap verince, Cebrâil onu sıktı ve tekrar “oku” dedi. Hz. Muhammed yine aynı şekilde cevap verince, melek üçüncü kez onu sıktı ve bu sefer de şu âyetleri okudu: “Yaratan rabbinin adıyla oku. O, insanı aşılanmış bir yumurtadan yarattı. Oku! Rabbin nihayetsiz kerem sahibidir. O kalemle öğretendir. O insana bilmediğini öğretti” (el-Alak, 96/1-5) ve uzaklaştı.
Dehşete kapılan Hz. Muhammed evine dönerek eşi Hatice’ye, “Beni örtünüz” dedi. Bir süre dinlendikten sonra, başından geçenleri ona anlattı. Hatice, Allah’ın kendisini yalancı çıkarmayacağını söyleyerek onu teskin etti. Sonra birlikte Hatice’nin amcasının oğlu Varaka b. Nevfel’e gittiler. Varaka, ona gelenin daha önce Hz. Mûsâ’ya gelen nâmûs (Cebrâil) olduğunu söyledi ve tebliğe başladığında hayatta olursa ona yardımcı olacağını belirtti (Müsned, VI, 232; Buhârî, “Bed’ü’l-vahy”, 3; Müslim, “Îmân”, 252). Böylece Hz. Muhammed peygamberlik göreviyle görevlendirildiğini anlamış oldu, Hatice de ona iman ederek ilk Müslüman olma şerefini kazandı.
Rivayetler ve Kur’an’daki ilgili âyetlere (el-Bakara 2/185; el-Kadr 97/1) bakıldığında, Kur’an’ın 610 yılı Ramazan ayının 27. gecesinde, Hz. Peygamber’e kırk yaşındayken inmeye başladığı sonucuna varılmaktadır (Hamîdullah, İslâm Peygamberi, I, 80). İlk vahiylerin sâdık rüyalar şeklinde olduğuna dair Hz. Âişe’den gelen rivayetteki “rü’yâyı sâdıka” ifadesi (Müsned, VI, 232; Buhârî, “Bed’ü’l-vahy”, 3; Müslim, “Îmân”, 252), bu gelişmeleri Hz. Muhammed’in peygamberliğe hazırlık süreci olarak değerlendirilirse, ilk inen âyetlerin “oku” emriyle başlamasıyla çelişmemektedir.
Vahyin Hz. Muhammed Hira Mağarası’nda uykuda iken geldiğine dair rivayetler (İbn Hişâm, I, 267-269; İbn Sa‘d, I, 194-195) Buhârî ve Müslim’in rivayetlerine kıyasla yeterince güvenilir görünmemektedir. Ayrıca Kur’an’da herhangi bir âyetin uykuda rüya yoluyla indiğine dair açık bir delil bulunmamaktadır (Muhammed b. Muhammed Ebû Şehbe, s. 58). Hira’daki inziva hayatı, Hz. Muhammed’in peygamberlik beklentisi içinde olduğuna dair bir izlenim vermemektedir. Çünkü Kur’an, onun peygamberlik beklentisi içinde olmadığını belirtmektedir (el-Kasas 28/86).
Hadis kaynaklarında Kur’an’ın inişiyle ilgili farklı rivayetler bulunmaktadır. Süyûtî, bu rivayetleri üç ana grupta ele almıştır. Birinci gruba göre, Kur’an, Kadir gecesinde levhi mahfûzdan dünya semasına (veya “beytü’l-izzet”e) bir kerede inmiş ve sonra yirmi veya yirmi üç yıl içinde parça parça Hz. Peygamber’e vahyedilmiştir. İkinci grupta ise, her yılın Kadir gecesinde, o yıl inmesi gereken miktarda dünya semasına inmiş, ardından gerektiği kadar vahiy verilmiştir. Üçüncü grup rivayetlerine göre ise Kur’an, ilk defa Kadir gecesinde inmeye başlamış, sonrasında yirmi küsür yıl boyunca nüzûlü devam etmiştir. Bu rivayetlerin büyük oranda sahâbe görüşleri olduğunu ve kişisel kanaatlerden kaynaklanabileceğini unutmamak gerekmektedir.
Kur’an’ın peyderpey inmesindeki hikmetler üzerinde durulmuş, bu durumun Hz. Peygamber ve ümmeti için sağladığı yararlardan bahsedilmiştir (Süyûtî, el-İtkan, I, 129-138). Vahyin bir kısmının gizli kalıp sonra açıklanması, eğitim ve uygulamada kolaylık sağlanması, toplumun tepkilerinin zaman içinde şekillendirilmesi gibi sebepler bu süreçte dikkate alınmıştır.