Kızıl Sultan’ı Kim, Neden Uydurdu?
Bazı kişilerin, Sultan II. Abdülhamid hakkında hâlâ “Kızıl Sultan” ifadesini kullanmaları, tarihsel gerçeklere dayanmayan bir iftiranın devam etmesi ve bu kişilerin utanmamaları, bizlere sıkça sorulan sorulardan biridir. “Kızıl Sultan” tabirini kim, neden uydurmuştur?
Bu unvanın ne amaçla ortaya çıktığını anlamadan önce, bu tabirin özellikle Ermeni toplumunun niyetlerini ve nasıl çalıştıklarını anlamak açısından önemli olduğunu vurgulamak gerekir. Bu durum, dönemin tanıklarından birinin açıklamalarıyla daha da netleşiyor. Sultan II. Abdülhamid’in döneminin ünlü Mâbeyn Başkatibi Tahsin Paşa hatıralarında şu şekilde ifade etmiştir:
“Ermeni ayaklanmalarında Ermeni papazlarının önemli bir rol oynadığını ve kiliselerin ibadetten çok fesat ve bölücülük için kullanıldığını öğrendik. Ermeni ihtilalcileri, bazı elçiliklerin de yardımıyla o kadar gizli ve ustaca planlar yapmışlardı ki, silah ve komitacılık faaliyetlerini ülkeye sokmak oldukça zordu. Bir gün, kiliselerin duvarlarında saklanan silahlar hakkında bilgi aldık. Bunun üzerine, Zaptiye Nazırı’na talimat vererek bir ekip oluşturduk, kilise basıldı ve duvarlar yıkılarak silah deposu ortaya çıkarıldı. Bu faaliyetleri sergileyen Ermeni ihtilalciler, özellikle Londra’daki etkili İngiliz kadınlarının desteğinden faydalanıyordu. Bu silahlar Londra’ya gönderildi ve orada sergilendi. Bu sayede, bizim aleyhimize oluşan öfke başka bir yöne kaydırıldı.”
Tahsin Paşa, kiliseyi silah deposuna dönüştüren Ermeni ihtilalcilerinin faaliyetlerini Londra’da sergileyerek, “bize karşı duyulan öfkenin yönünü değiştirdiğini” belirtmiş, ancak İngilizlerin bu gerçeğe rağmen kısa bir süre sonra yine Ermenilerin haklarından bahsetmeye başladıkları görülmüştür. Bu durum, dönemin siyasi dengeleri ve güç mücadelesinin bir parçasıdır.
Sultan II. Abdülhamid döneminde, Ermeni isyanlarının şiddetini arttırarak, Doğu Anadolu’yu Ermeni hâkimiyetine sokmaya çalışanlar, Sultan Abdülhamid’in siyasi dehasıyla bu teşebbüslerin önüne geçilmiştir. Bu nedenle, büyük güçler tarafından Sultan Abdülhamid’e “Kızıl Sultan” unvanı verilmiştir. Çünkü Sultan Abdülhamid, Doğu Anadolu’yu Ermeni işgalinden korumuş, bu toprakları savunmuş ve Ermenilere karşı ciddi tedbirler almıştır.
Ermeni ihtilalcilerinin, Müslümanlar aleyhine yoğun bir propaganda başlatıp, büyük devletlerin müdahalesini sağlamak için çeşitli yollara başvurdukları da kaydedilmiştir. Ermeniler, Doğu’daki Müslüman köylerini yağmalamış, yıkmış, Müslümanları katletmiş ve kendi aralarındaki insanları öldürüp, sonra bu olayları dışarıya propaganda malzemesi olarak sunmuşlardır. Ermenilerin “Müslümanlar Hristiyanları katlediyor!” şeklindeki propagandaları, Avrupa devletlerinin müdahalesini sağlamak amacıyla kullanılmıştır.
Sultan II. Abdülhamid, Ermeni isyanlarını bastırmada büyük bir başarı elde etmiş, 1894’teki Mus ve Siirt’teki isyanlardan sonra, 1896’daki Osmanlı Bankası baskını ve diğer isyanları da önlemiştir. Abdülhamid, istihbarat teşkilatları ve aldığı önlemlerle, Ermeni isyanlarını hem yerinde bastırmış hem de dış müdahaleleri engellemiştir.
Ermeni isyanlarını bastıran Sultan II. Abdülhamid, Fransız tarihçi Albert Vandal tarafından “Le Sultan Rouge” (Kızıl Sultan) olarak anılmıştır. Bu unvan, Ermeni isyanlarını kanla bastırdığı iddiasıyla verilmiştir. Ancak, bu unvanı uyduranlar, bir Hristiyan tarihçi tarafından, Ermeni menfaatlerine hizmet eden bir biçimde Abdülhamid’i hedef almıştır. Bu ifadeyi daha sonra, bazı gafiller Türkçeye çevirerek, Sultan II. Abdülhamid hakkında kullanmışlardır.
Gerçek şu ki, Sultan II. Abdülhamid, kan dökmekten kesinlikle kaçınan bir liderdi. Ancak, içimizden bazı kişiler, İslam düşmanlarının uydurduğu bu “Kızıl Sultan” tabirini günümüzde hâlâ kullanmakta ve bu şekilde Abdülhamid’i tanıtmaktadırlar. Talihsiz bir şekilde, bu yanlış bilgiler, nesiller boyu eğitimin bir parçası haline gelmiş ve halk arasında yanlış bir algı yaratmıştır.
Bugün hâlâ bu yanlışı tekrarlayanların durumunu ve bu iftirayı devam ettirenlerin sorumluluğunu bir kez daha gözler önüne seriyoruz.