Kıyamet Suresi

Kıyamet Suresi, Kur’an-ı Kerim’in 75. suresi olup, 40 ayetten oluşur ve Mekke’de inmiştir. Adını, ilk ayetinde geçen “kıyamet” kelimesinden alır. Kıyamet, “bütün varlıkların yok olması ve yeniden diriliş” anlamına gelir ve bu sure, kıyametin büyük dehşetini, o anki olayları ve insanların karşılaşacağı durumları anlatan bir sure olarak dikkat çeker.

Kıyamet Suresi, kıyametin kopacağı anı, insanların ne halde olacaklarını ve ölümden sonra yeniden dirilişi ele alır. Surede, kıyametin kopacağı günün büyük bir felaket olacağı, göklerin yerinden oynayacağı ve dağların bile yıkılacağı vurgulanır. O gün, insanlar birbirinden kaçacak ve herkes kendi durumuyla ilgilenecektir. Bu, insanların korku ve telaş içinde olacağı bir anı ifade eder.

Ayrıca, bu surede insanın dünya hayatında yaptığı amellerin, kıyamet gününde kendisine karşılık olarak sunulacağına dair uyarılar da yer alır. İnsanlar, o gün, ne kadar iyi ne kadar kötü bir hayat sürdüklerini, yaptıkları her işin hesabını verecekleri bir günün yaklaştığını hatırlatırlar. Kıyamet günü, Allah’ın mutlak adaletinin tecelli edeceği bir gündür. O gün, kimse kimseye yardım edemeyecek, sadece kendi amelleriyle baş başa kalacaktır.

Kıyamet Suresi’nde, ölümün gerçekliği, dirilişin kesinliği ve hesap gününün önemine vurgu yapılırken, insanların dünya hayatına dair kaygılarını ve sabah-akşam yaptıkları işlerini sorgulamaları gerektiği anlatılır. İnsanlar, hayatlarını Allah’a uygun bir şekilde düzenlemeli ve O’na yönelmelidirler. Ayrıca, ahirete inanç, insanın dünya hayatını doğru bir şekilde geçirmesi için gereklidir.

Sonuç olarak, Kıyamet Suresi, kıyametin kopacağı o büyük günün ne kadar dehşetli olacağını, insanların o günde nasıl bir durumda olacaklarını ve her insanın yalnızca kendi amelleriyle yüzleşeceğini anlatır. Bu sure, insanları dünyada iyi ameller işlemeye, ahiret için hazırlık yapmaya ve Allah’a yönelmeye teşvik eder.

Rahmân ve Rahîm (olan) Allah’ın adıyla.

  1. Kıyamet gününe yemin ederim.
  2. Kendini kınayan (pişmanlık duyan) nefse yemin ederim (diriltilip hesaba çekileceksiniz).
  3. İnsan, kendisinin kemiklerini biraraya toplayamayacağımızı mı sanır?
  4. Evet, bizim, onun parmak uçlarını bile aynen eski haline getirmeye gücümüz yeter.
  5. Fakat insan önündekini (kıyameti) yalanlamak ister.
  6. “Kıyamet günü ne zamanmış?” diye sorar.
  7. İşte, göz kamaştığı,
  8. Ay tutulduğu,
  9. Güneşle ay biraraya getirildiği zaman!
  10. O gün insan, “Kaçacak yer neresi!” diyecektir.
  11. Hayır, hayır! (Kaçıp) sığınacak yer yoktur!
  12. O gün varıp durulacak yer, sadece Rabbinin huzurudur.
  13. O gün insana, ileri götürdüğü ve geri bıraktığı ne varsa bildirilir.
  14. Artık insan, kendi kendinin şahididir.
  15. İsterse özürlerini sayıp döksün.
  16. (Resûlüm!) onu (vahyi) çarçabuk almak için dilini kımıldatma.
  17. Şüphesiz onu, toplamak (senin kalbine yerleştirmek) ve onu okutmak bize aittir.
  18. O halde, biz onu okuduğumuz zaman, sen onun okunuşunu takip et.
  19. Sonra şüphen olmasınki, onu açıklamak da bize aittir.
  20. Hayır! Doğrusu siz, çarçabuk geçeni (dünya hayatını ve nimetlerini) seviyorsunuz da,
  21. Ahireti bırakıyorsunuz.
  22. Yüzler vardır ki, o gün ışıl ışıl parıldayacaktır.
  23. Rablerine bakacaklardır (O’nu göreceklerdir).
  24. Yüzler de vardır ki, o gün buruşacaktır;
  25. Kendilerinin, bel kemiklerini kıran bir felâkete uğratılacağını sezeceklerdir.
  26. Artık gözünüzü açın! Ne zaman ki can köprücük kemiğine dayanır,
  27. “Tedavi edebilecek kimdir?” denir.
  28. (Can çekişen) bunun gerçek bir ayrılış olduğunu anlar.
  29. Ve bacak bacağa dolaşır.
  30. İşte o gün sevkedilecek yer, sadece Rabbinin huzurudur.
  31. İşte o, (Peygamber’in getirdiğini) doğru kabul etmemiş, namaz da kılmamıştı.
  32. Aksine yalan saymış ve yüz çevirmişti.
  33. Sonra da çalım sata sata yürüyerek kendi ehline (taraftarlarına) gitmişti.
  34. Lâyıktır (o azap) sana, lâyık!
  35. Evet, lâyıktır sana (o azap) lâyık!
  36. İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanır!
  37. O, (döl yatağına) akıtılan meninin içinden bir nutfe (sperm) değil miydi?
  38. Sonra bu, alaka (aşılanmış yumurta) olmuş, derken Allah onu (insan biçiminde) yaratıp şekillendirmişti.
  39. Ondan da iki eşi, yani erkek ve dişiyi var etmişti.
  40. Peki (bunları yapan) Allah’ın, ölüleri tekrar diriltmeye gücü yetmez mi?