İslâm Âmentüsü ve Hristiyan Amentüsünün Eleştirisi
İslâm ve Hristiyanlık arasındaki temel inanç farklarını anlamak için, her iki dinin âmentüleri (inanç esasları) arasında dikkatlice bir karşılaştırma yapılması önemlidir. İslâm âmentüsü, Müslümanların inanç esaslarını belirleyen temel bir açıklamadır ve bu esaslar, Kur’an-ı Kerim’in ayetlerine ve Hz. Peygamber’in hadislerine dayanmaktadır. Hristiyan amentüsü ise daha sonra oluşturulmuş, İsa’dan çok sonra ortaya çıkan din adamlarının belirlediği bir inanç formülasyonudur. Bu eleştiride, her iki inanç sisteminin belirli maddeleri incelenerek, Hristiyan amentüsünün İslâm’ın tevhid anlayışına ne kadar zıt olduğu ortaya konmuştur.
1. Tanrı İçin “Baba” Tâbiri
Hristiyanlıkta Tanrı’nın “Baba” olarak nitelenmesi, İslam’dan çok farklı bir kavramdır. İslam’da Tanrı, her türlü insana ait sıfatlardan uzak, mutlak ve tek olan varlıktır. “Baba” terimi, ailedeki insan ilişkilerine ve özellikle cinsel ilişkiye dair çağrışımlar yapar. Bu, Tanrı’nın yüceliği ve kudretiyle çelişir. Ayrıca, Tanrı’nın bir “vârisi” olacağı düşüncesi, Tanrı’nın sonsuzluğuna aykırıdır. Bu nedenle, İslâm’a göre Tanrı’ya “Baba” denmesi, O’nu insanlara benzetmek anlamına gelir ve bu açık bir hata olarak görülür.
2. “Tanrı’nın Oğlu” İfadesi
Hristiyanlıkta, özellikle İncil’de yer alan “Tanrı’nın oğlu” ifadesi, İslam inancıyla çelişir. Eski Ahit ve Yeni Ahit’te, “Tanrı’nın oğlu” ifadesi sadece Hz. İsa için değil, aynı zamanda diğer bazı kişiler için de kullanılmıştır (örneğin, Âdem). Ancak Hristiyanlıkta bu kavram, sadece İsa için geçerli olmasına rağmen, İslam’a göre her türlü ortak koşma (şirk) yanlıştır. İslam’da Allah, tek ve benzersizdir ve O’nun hiçbir ortağı yoktur. Dolayısıyla “Tanrı’nın oğlu” ifadesi, İslam’a göre büyük bir yanlış anlamadır.
3. Rûhu’l-Kudüs (Kutsal Ruh)
Hristiyanlıkta “Rûhu’l-Kudüs” (Kutsal Ruh), Tanrı’nın bir yönü olarak kabul edilir. Ancak İslam’da Rûhu’l-Kudüs, Allah’ın emri olarak, sadece Allah tarafından yaratılan bir varlık olarak kabul edilir. İslam’a göre Kutsal Ruh’un Tanrı’nın bir parçası olarak kabul edilmesi, Allah’ın birliğine ve mutlak kudretine ters düşer. Kur’an’da “ruh” kelimesi, Allah’ın iradesi ve emri olarak açıklanır ve bu, Tanrı ile eşdeğer tutulamaz.
4. Bakireden Doğum
Hristiyanlar, Hz. İsa’nın bakire Meryem’den mucizevi bir şekilde doğduğuna inanırlar. İslam da Hz. İsa’nın bakire Meryem’den doğduğunu kabul eder ancak bu, Tanrı’ya ait bir özellik olarak değil, Allah’ın kudretiyle meydana gelen bir mucize olarak görülür. Eğer Tanrı, bir bakireden çocuk doğurursa, bu durumda tanrıya tapmak gereklidir, ancak İslam’da Tanrı’nın doğurması söz konusu olamaz; O, her türlü eksiklikten münezzehtir.
5. ve 6. İşkence, Ölüm ve Defnedilmek
Hristiyan inancına göre, Hz. İsa, insanları kurtarmak için çarmıha gerilmiş, ölmüş ve defnedilmiştir. Bu, Tanrı’nın insan formunda ölmesi ve tekrar dirilmesi gibi insana ait özellikleri içerir. İslam’a göre Tanrı, ölümsüzdür ve hiçbir şekilde ölmez. Dolayısıyla, bir Tanrı’nın ölmesi ve dirilmesi, İslam’a göre mantık dışıdır. Ayrıca, Tanrı’nın insanlar için ölüp tekrar dirilmesi gerektiği fikri de İslam’a göre kabul edilemez.
7. Cehenneme İnme
Hristiyanlıktaki öğretilere göre, Hz. İsa, günahkârları kurtarmak amacıyla cehenneme inmeyi kabul etmiştir. Ancak İslam’a göre, günahların affı sadece Allah’a ait bir yetkidir ve bir masumun cezalandırılması ile günahkârlar affedilemez. İslam, suçluları affetmek için masum birinin acı çekmesini kabul etmez.
8. Cehenneme İnişin Hiçbir Fayda Sağlamaması
Hristiyan öğretilerinde, Hz. İsa’nın cehenneme inmesinin bir anlamı olmadığı ve sadece bir ritüel olduğu görülür. İslam’a göre ise, cehenneme inmek veya başka bir şekilde ritüel yapmak, yalnızca Allah’ın iradesine ve rahmetine bağlıdır. Herhangi bir müdahale, Allah’ın iradesine aykırı olur.
9. Tanrı’nın Sağında Oturmak
Hristiyanlıkta, Hz. İsa’nın Tanrı’nın sağında oturduğu kabul edilir. Bu da, Tanrı’nın kudretini paylaşmak anlamına gelir ve Tanrı’nın bir parçası olma fikrini içerir. İslam’a göre, bir varlık kendi sağında oturamaz, bu nedenle Hz. İsa’nın Tanrı ile eşdeğer olma iddiası da İslam’a göre çelişkilidir.
10. Diriliş ve Muhâkeme
Hristiyan inancına göre, ölüler yeniden dirilecek ve muhâkeme edilecektir. Ancak, yaşayanların hala bir fırsatları olduğu için acele bir muhâkeme yapılması doğru değildir. İslam’a göre ise, her kişi kendi hayatı ve eylemleriyle sorumludur ve diriliş sadece Allah’ın takdiriyle olacaktır.
11. Kilisenin Görüş Değiştirmesi
Hristiyanlıkta, zamanla kilisenin temel öğretilerinde değişiklikler yaşandığı görülür. İslam’a göre ise, Allah’ın öğretileri ve dininde herhangi bir değişiklik yapılması söz konusu olamaz. İslam’da kesin bir öğreti ve bir iman esasları vardır.
12. Azizlerin Rolü
Hristiyan inancında, azizlerin günahkârları kurtarabileceği inancı vardır. İslam’a göre ise, yalnızca Allah, günahkârları affedebilir ve insanların kurtuluşu, yalnızca Allah’a iman etmeleriyle mümkündür. İslam, hiçbir insanın Allah’a eş olamayacağını vurgular.
13. Şarap ve Ekmek Yeme
Hristiyan inancında, “communion” adı verilen ayinle, ekmek ve şarap yenir. Ancak İslam’a göre, bu tür ritüellerde Tanrı’ya ortak koşulması, şirke yol açar ve kesinlikle kabul edilemez.
14. Günahların Affı
Hristiyanlıkta günahların affı, bazen bir masumun cezalandırılmasına dayanır. İslam’a göre, günahların affı yalnızca Allah’ın rahmeti ve kişinin tövbesi ile gerçekleşir, bir masumun çarmıha gerilmesiyle değil.
Sonuç:
Hristiyan âmentüsünde yer alan inançlar, İslam’ın tek Tanrı anlayışı ve tevhid (Allah’ın birliği) inancıyla büyük bir çelişki içindedir. İslam’a göre, Tanrı’nın hiçbir ortağı yoktur ve hiçbir insan, Tanrı ile eşdeğer olamaz. Hristiyan âmentüsündeki inançlar, İslam’ın öğretilerine aykırı olarak kabul edilir.