III. Gıyâseddin Keyhüsrev’in Hayatı

Kılıç Arslan’ın trajik ölümünün ardından, yaklaşık 6-10 yaşlarında olan oğlu Gıyâseddin Keyhüsrev tahta geçti. Onun eğitimi için Kadi Nureddin ve Üstadü’d-Dâr Eminüddin İsfahanî görevlendirildi. Devletteki önemli makamlara ise Muineddin Pervâne’nin adamları atanmıştı. Ancak vezir Fahreddin Ali (Sahib Ata) makamını koruyordu. Bir süre sonra Pervâne’nin adamları, Fahreddin Ali’yi de saf dışı bırakmak için harekete geçtiler. Kırım’da yaşayan Izzeddin Keykâvus’un Fahreddin Ali’ye yazdığı mektup, vezir aleyhine bir koz olarak kullanıldı. Mektubunda, gurbetin zorluklarından ve vatan hasretinden bahseden Izzeddin Keykâvus, yardım talebinde bulunmuştu. Fahreddin Ali de bu mektubu Muineddin’e gösterip fikrini sormuş, Muineddin, Irak Selçuklu Sultanı Tuğrul’un da son günlerinde Ahlat Sah’a bir mektup gönderdiğini ve yardım istemesine rağmen göndermediğini, kendisine yazılmış olsa yardıma koşmayacağını söylemişti. Bu görüşmenin ardından Fahreddin Ali, Izzeddin Keykâvus’a yardım göndermiştir (1271).

Muineddin Pervâne, vezirin bu iyiliksever tavrını aleyhine kullanmak üzere fırsat bildi. İlk olarak oğlu Taceddin Hüseyin’i bir ziyafette tutuklattı. Ardından Fahreddin Ali’yi eski Sultan Izzeddin Keykâvus ile işbirliği yapmakla suçlayarak Eminüddin’in evinde tutuklattı. Vezir, Pervâne’ye “Izzeddin Keykâvus bütün ülkenin hükümdarıydı ve bizim de efendimizdi. Bana bir mektup gönderdi ve durumunu bildirdi. Ben de sana haber vererek ona yardımda bulundum, suçum bu kadar” dedi. Ancak, yine de hapsedilmekten kurtulamadı. Vezirin küçük oğlu fırsatını bulup Tebriz’e kaçtı ve durumu Abaka Han’a anlattı, bu da babasını kurtardı.

Muineddin Pervâne, damadı Erzincanlı Mecdeddin Mehmed’i vezir olarak atadı ve diğer önemli makamlara da atamalar yaptı. Eski vezir Fahreddin Ali, 1274’te hapishaneden çıktıktan sonra bazı hayır kurumları ve vakıflarla ilgilenmeye başladı. Ancak aleyhindeki dedikoduların bitmemesi üzerine Tebriz’e gidip durumu Abaka Han’a arzetti. Izzeddin Keykâvus ile ilişkilerinin sadece insani bir boyutta olduğunu ve hiçbir siyasi amacının bulunmadığını ispatladı. Sonunda, vezirlik makamına iade edilmesinin yanı sıra oğullarını da çeşitli vilayetlere subaşı olarak atadı. Abaka Han’a her yıl 2000 balis (her biri 75 dinara eşdeğer gümüş) ödenmesi kararlaştırıldı ve bu parayı taşımak için 700 at tahsis edildi.

Fahreddin Ali, Anadolu Selçuklu Devleti’ne büyük hizmetlerde bulunmuş, vakfettiği camiler, medreseler ve kervansaraylarla sadece Türkiye’de değil tüm İslam dünyasında da ün kazanmış bir devlet adamıydı. Bu yüzden “Ebu’l-Hayrat” unvanını almış ve Sahib Ata olarak tanınmıştı. Evlatları ve torunları Afyon Karahisar’da hüküm sürmüştür.

Fahreddin Ali’nin Abaka Han nezdinde kazandığı itibar, Muineddin Pervâne’ye olan güvenin sarsılmasına yol açtı. Pervane, devletteki mutlak egemenliği kurma çabasıyla Mogollara yaranmaya çalışırken, rakip gördüğü devlet adamlarını zaman zaman Memlük Sultanı Baybars ve eski Selçuklu hükümdarı Izzeddin Keykâvus ile işbirliği yapmakla suçluyordu. Ancak Mogollar, Pervane’ye şüpheyle yaklaşmaya başladılar ve Pervane, bu kez Baybars’a gizlice mektup göndererek, Mogolları Anadolu’dan çıkarmak için onunla işbirliği yapmaya hazır olduğunu bildirdi. Ancak Abaka Han, Pervane’nin bu isteğine karşılık olarak Acay ve Samagar Noyanları Anadolu’dan geri çekti ve Baybars ile olan teması kesildi.

Abaka Han, bu anlaşmazlıkları görüşmek üzere Muineddin Pervâne ve Mogol kumandanlarını huzuruna çağırdı. Ayrıca, Gıyâseddin Keyhüsrev’in kızı Selçukî Hatun’u evlenmesi için getirmelerini istedi. Pervane, gelin alayıyla birlikte Tebriz’e gidip Abaka Han’ın huzuruna çıktı. Ona sadakatini sundu ve bazı noyanların halkı zor durumda bırakmasından şikayet etti. Abaka Han, eski noyanları çekip Toku Noyan başkanlığında bir grup göndermeye karar verdi ve Selçuklu beylerinin tümünün Toku Noyan’a bağlı olmasını istedi.

Muineddin Pervâne’nin Tebriz’e gittiği sırada, Hatiroğulları, Memlük Sultanı Baybars’a haber göndererek onu Anadolu’ya davet etti. Hatiroğlu Şerefeddin 1276’da Kayseri’ye vardı ve Türk beyleriyle görüşerek Mogollara karşı harekete geçmelerini sağladı. Baybars’ın yaklaşmakta olduğu haberini vererek Sultan Gıyâseddin Keyhüsrev ile birlikte yola çıktılar. Hatiroğlu, tüm vilayetlere fetihnameler göndererek, Memlüklerin Elbistan’da karşılaştıkları Tatarlara karşı zafer kazandığını bildirdi.

Muineddin Pervâne ile Toku Noyan ve yanındaki beylerle birlikte 1276 sonbaharında Anadolu’ya döndüler. Sivas’tan Kayseri-Haleb kervan yolunu takip ederek Yabanlu Pazarı ve Elbistan’a geçtiler. Hatiroğlu Şerefeddin, 4000 kişilik bir kuvvetle bunlara karşı saldırmak istedi ancak arkadaşları onu vazgeçirdi. Ulukisla Kalesi’ne sığınan Şerefeddin yakalandı ve Pervane’ye gönderildi. Mogol beyleri tarafından yargılandı ve idam edildi. Seyfeddin Toruntay, Mogol beylerine çok sayıda hediye sunarak ölümden kurtuldu, fakat isyanda rol oynayan pek çok Türkmen beyi idama mahkum edildi.

Bu isyan sonrasında Mogollar, Selçuklu Türklerine güvenini kaybetti. Mogollar, Selçukluların Memlüklerle işbirliği yapacaklarına inanmaya başladılar. Bunun üzerine noyanlar, Selçuklu kumandanlarını ve devlet adamlarını kontrol altında tutmak amacıyla 1276-1277 kış aylarını Anadolu’da geçirdiler.

Bir yanıt yazın 0

Your email address will not be published. Required fields are marked *