Hılfu’l-Fudul Antlaşması
İbnu Hişam, İbnu İshak’tan aktardığına göre, Kureyş kabileleri bir araya gelerek bir antlaşma yapmak istediler ve bu toplantı, Abdullah ibnu Ced’an’ın evinde yapıldı. Toplantı, yaş ve şeref bakımından saygıdeğer olan ev sahibinin huzurunda düzenlendi. Haşimoğulları, Muttaliboğulları, Esed ibnu Abdiluzza, Zühre ibnu Kilab ve Teym ibnu Mürre kabilelerinden temsilciler, zulme uğrayan kişilere yardım etme konusunda yemin ettiler. Bu antlaşmaya Kureyşliler, “Hılfu’l-Fudul” adını verdiler. Zulmü sona erdirene kadar zalime karşı duracaklarına dair Allah’a söz verdiler. (1)
İbnu İshak, Zühri’nin Resulullah (s.a.s.)’ın bu antlaşmayı överek şöyle dediğini aktarmaktadır: “Ben Abdullah ibnu Ced’an’ın evinde yapılan antlaşmada bulundum. Böyle bir toplantıya katılmak, benim için kırmızı develere sahip olmaktan daha değerliydi. İslam’da da böyle bir antlaşmaya davet edilsem, katılırım.” (2) Süheyli de, Hılfu’l-Fudul antlaşmasını bir hadisle güçlendirir: “Ben Abdullah ibnu Ced’an’ın evinde bu antlaşmada bulunmuştum. Eğer İslam’da benzer bir antlaşma yapılmış olsaydı, katılacağım.” (3)
Hılfu’l-Fudul Antlaşmasının Ortaya Çıkışı
Hılfu’l-Fudul antlaşmasının sebebi, Zübeyd oğullarından bir kişinin Mekke’ye ticaret malı getirmesi ve As ibnu Vail tarafından alınıp hakkının verilmemesiydi. Zübeyd’in malı için yardım talep ettiği kabile ileri gelenleri, onu görmezden gelerek yardımda bulunmamışlardı. Bunun üzerine Zübeyd, Ebu Kubeys Dağı’na çıkarak Kureyşlilere seslendi: “Ey Fihroğulları! Mazluma yardım edin!” diye bağırdı. Bu çağrı üzerine Zübeyr ibnu Abdilmuttalib öncülüğünde, Abdullah ibnu Ced’an’ın evinde toplantı yapıldı ve zalime karşı mazlumun hakkını savunmak için antlaşma yapıldı. (4)
Hılfu’l-Fudul Antlaşmasından Çıkarılacak Dersler
- Zulme Karşı Durma
Zulüm ve şirkin yaygınlaştığı zamanlarda, Allah (c.c.) insanları bu zulme karşı durmaları için peygamberler göndermiştir. Peygamberler ve onlara iman edenler, zulüm bitene kadar mücadele etmişlerdir. Resulullah (s.a.s.), hem İslam’dan önce hem de İslam’da zulme karşı durmanın önemini vurgulamıştır. Hılfu’l-Fudul antlaşmasında da “mazlumun yanında durmak ve zalimin karşısına dikilmek” temel ilkedir. Bugün de İslam’ın ruhuna uygun şekilde, zulme karşı durmalı ve mazlumun hakkını savunmalıyız. - İslam’ın Ahlaki Durumu
Resulullah (s.a.s.)’in genç yaşlarda Kureyş’in önemli olaylarına karışmış olması, onun dürüstlüğü ve güvenilirliği ile tanınmasını sağladı. Hılfu’l-Fudul antlaşmasına katılması, onun mazlumun yanında durma kararlılığını gösterir. Günümüz davetçilerinin de halkla iç içe olmaları, toplumun sorunlarına duyarlı olmaları gerekmektedir. - Zulme Karşı Durma Yükümlülüğü
Kur’an’da zulme karşı durmanın önemine vurgu yapılmıştır. “Zulmedenlere meyletmeyin, yoksa size ateş dokunur.” (Hud, 11/113) ayeti, zulme karşı durmanın ne kadar ciddi bir sorumluluk olduğunu gösterir. İslam, zulmü her boyutuyla reddeder ve bu konuda hem kişisel hem de toplumsal sorumluluğumuzu yerine getirmeliyiz. - Toplumsal Adalet ve Birlik
Resulullah (s.a.s.)’in Hılfu’l-Fudul antlaşmasına katılması, yalnızca o döneme ait değil, tüm zamanlar için geçerli bir mesaj taşır. Zulme karşı durmak, her zaman İslam’ın temel prensiplerinden biridir. Müslümanlar, zulme uğrayan her halkın yanında olmalı ve hangi milletten olursa olsun mazlumun hakkını savunmalıdırlar. Bugün dünyanın dört bir yanındaki mazlum halklar için duyarlılığımızı göstermeliyiz, çünkü “Müminler ancak kardeştir.” (Hucurat, 49/10)
Zulme karşı sessiz kalmak, ona dolaylı bir destek vermek anlamına gelir. Her zaman, her yerde mazlumun hakkını savunmak, adaletin teminatıdır.