Budizm’e Göre Dünya Hayatı
Karma inancı, insanların birbirini takip eden yaşam döngülerine inandığı ve ölümden sonra yeniden doğacaklarına dair inançlarına dayanır. Bu inanç, kişilere sayısız fırsat sunduğu düşüncesi yaratır. Bu nedenle, kötü bir davranış sergileyen biri, “bir sonraki hayatımda daha kötü bir yaşamım olsa bile, bunu telafi edebilirim” diyebilir. Ancak, bu temelsiz anlayışın insanları kötülükten alıkoyması mümkün değildir. Zira dünya hayatına olan bağlılık, çoğu insanın zaafıdır. Reenkarnasyon gibi batıl bir inanç, bu bağlılıkların bir sonucu olarak ortaya çıkar. Ancak insanlar bu dünyadaki yaşamın gerçek anlamını kavrayarak, güzel ahlakı yaşadıklarında bu bağlılıklar ortadan kalkabilir.
Dünya hayatının gerçek amacını bilen bir kişi, kendisinin ve evrenin yaratıcısı, koruyucusu ve esirgeyeni olan Allah’a kulluk için yaratıldığını bilir. Bu kişi, her hareketinden, konuşmasından ve düşüncesinden Allah’a karşı sorumlu olduğunu ve ölümünden sonra O’na hesap vereceğini kabul eder. Rabbimiz, Mülk Suresi’nde, insanları denemek amacıyla hayatı ve ölümü yarattığını belirtir. Bu dünyada Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak için sürekli bir sınavdayız ve bu sınavda başarılı olmak, ancak Allah’a kulluk etmekle mümkündür.
Dünya hayatı, sadece geçici bir sınav alanıdır. Her insan, Allah’ın emirlerine uyarak ve O’ndan korkarak hayatını sürdürebilir. İnsanların gerçek anlamda üstün ahlaka sahip olabilmesi için, Allah’a derin bir sevgi ve bağlılık duyması gerekir. Aksi halde, insanın güzel davranışları, sınırlı ve koşullara bağlı olabilir. Örneğin, Budizm’de bazı güzel davranışlar öğütlense de, bunlar Allah katında bir değer taşımaz. Gerçek değer, yalnızca Allah’a iman etmek ve O’nun rızası doğrultusunda yaşamaktır.
Allah’a iman ederek, O’nun emirlerine uymak ve güzel ahlakı yaşamak, insanları Allah katında değerli kılar. Allah, sürekli salih amellerin daha hayırlı olduğunu ve bu amellerin karşılığının daha büyük olacağını bildirir. Dünya hayatının geçici ve aldatıcı çekiciliğine kapılmak, insanı doğru yoldan saptırır. Çünkü dünya hayatı kısadır ve sonunda herkes, ölümden sonra Rabbine hesap verecektir.
Allah, ahirette, dünya hayatında yaptığı her şeyin karşılığını en adaletli şekilde verecektir. Bu nedenle, insanın dünya hayatına bağlanarak, sonsuz ahiret hayatını göz ardı etmesi büyük bir yanılgıdır. Allah, bu gerçeği insanlara birçok ayette hatırlatmaktadır. Budizm gibi batıl inançlar ise insanları bu gerçeği unutarak, aldatıcı huzur ve mutluluk arayışlarına sürükler. Oysa gerçek huzur, Allah’a samimi bir şekilde iman etmek ve O’nun iradesine teslim olmaktan geçer.
Meditasyon ve yoga gibi yöntemler, geçici rahatlama sağlasa da, insanın gerçek huzura ulaşmasına hizmet etmez. Ancak Allah’a iman etmek ve O’nun yazdığı kadere teslim olmak, insana kalıcı bir huzur verir. Allah’ın iradesi dışında hiçbir şeyin gerçekleşmeyeceğini bilmek, bir mümin için tüm hayatını anlamlı kılar.
Budist ritüeller ve gelenekler de aynı şekilde batıl inançlardan ibarettir. Dualar ve ibadetler, Allah’a samimi bir şekilde yapılmadığı sürece hiçbir değeri yoktur. Allah’ın varlığını inkâr ederek, O’na karşı nankörlük etmek, insanın yaptığı tüm güzel davranışları değersiz kılar. Budistlerin uyguladığı ibadetler ve ritüeller, aslında onları Allah’a yakınlaştırmaz, aksine bir aldanışa sürükler.
Sonuç olarak, dünya hayatı geçici ve aldatıcıdır. Gerçek huzur ve mutluluk, Allah’a iman etmek ve O’nun emirlerine uymaktan geçer. Batıl inançlar ve mistik yöntemler ise insanları gerçek huzurdan uzaklaştırır.