Nâzi’at Suresi
Nâzi’at Suresi, Kur’an-ı Kerim’in 79. suresi olup, 46 ayetten oluşur ve Mekke’de inmiştir. Adını, ilk ayetinde geçen ve “ruhları çekip çıkaranlar” anlamına gelen “nâzi’ât” kelimesinden alır. Bu sure, özellikle kıyamet günü, ölüm ve diriliş gibi konuları işler. İnsanlara ahiret hayatına yönelik ciddi uyarılar ve ibret verici tasvirler sunar.
Nâzi’at Suresi, kıyamet gününün dehşetini ve o günde meydana gelecek olan olayları anlatan bir suredir. İlk ayetlerden itibaren, kıyamet öncesi ve sonrası olacak olaylar sıralanır. Surede, Allah’ın emirleriyle hareket eden meleklerin, ruhları çekişi ve diğer doğa olaylarının ne kadar korkunç ve sarsıcı olacağı anlatılır. Kıyametin kopacağı gün, dağların yerinden söküleceği, göklerin açılacağı, denizlerin kaynamaya başlayacağı bir felakettir. O gün, her şeyin büyük bir felakete uğrayacağı ve tüm insanları korkunun saracağı vurgulanır.
Sûrede, kıyamet sonrası diriliş de ele alınır. O gün, insanlar yeniden dirilecek ve her bir kişi, dünya hayatında yaptığı amellere göre hesap verecektir. İnananlar ve iyi ameller yapanlar cennete, inkâr edenler ve kötü işler yapanlar ise cehenneme gönderilecektir. Bu tasvir, insanları dünyada doğru bir yaşam sürmeye, Allah’a itaat etmeye teşvik eder.
Nâzi’at Suresi, ayrıca Firavun ve onun kavmi gibi inkârcıların sonunu örnek gösterir. Firavun, peygamberlere karşı çıkmış ve Allah’ın emirlerine karşı gelmişti. Ancak, sonunda onun ve kavminin başına gelen felaketler, Allah’ın adaletinin nasıl tecelli ettiğini gösterir. Bu hikâye, insanlara inkârın sonuçlarını ve Allah’a teslim olmanın önemini hatırlatır.
Sonuç olarak, Nâzi’at Suresi, kıyamet günü ve ahiret hayatına dair ciddi uyarılar içeren bir suredir. Kıyametin dehşeti, ölüm ve diriliş, insanların amellerine göre karşılık bulacağı günün kesinliği anlatılır. Bu sure, insanları dünyada doğru yaşamaya, Allah’a ibadet etmeye ve O’na itaat etmeye yönlendirir.
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah’ın adıyla.
- Söküp çıkaranlara, andolsun;
- Yavaşça çekenlere,
- Yüzdükçe yüzenlere,
- Yarıştıkça yarışanlara,
- Derken iş düzenleyenlere .
- Birinci üflemenin (kâinatı) sarstığı,
- Onu ikinci üflemenin takip ettiği gün,
- İşte o gün yürekler kaygıdan oynar,
- Gözler yorgun düşer.
- Diyorlar ki, “Öldükten sonra biz, (dünyadaki) ilk halimize mi döndürüleceğiz,
- (Hem de) çürümüş kemikler olduktan sonra ha?”
- “O zaman bu, ziyanlı bir dönüş olur” dediler.
- Bu dönüş, sadece bir seslenmeye bakar.
- Birdenbire kendilerini mahşerde buluverirler.
- (Habibim!) Sana Musa’nın haberi geldi mi?
- Kutsal vâdi Tuvâ’da Rabbi ona şöyle seslenmişti:
- Firavun’a git! Çünkü o çok azdı.
- De ki:Nasıl arınmağa gönlün var mı?
- Seni Rabbimin yoluna iletmemi ister misin? Böylece ondan korkarsın.
- Ve ona en büyük mucizeyi gösterdi.
- (O ise) hemen yalanladı ve isyan etti.
- Sonra (inkâr için) olanca çabasını göstererek sırtını döndü.
- Derhal (adamlarını) topladı ve (onlara) bağırdı:
- Ben, sizin en yüce Rabbinizim! dedi.
- Allah onu, (herkese ibret olarak) dünya ve ahiret azabıyla cezalandırdı.
- Elbette bunda, korkan kimseler için büyük bir ibret vardır.
- Sizi yaratmak mı daha güç, yoksa gökyüzünü yaratmak mı, ki onu Allah bina etti,
- Onu yükseltti, düzene koydu ,
- Gecesini kararttı, gündüzünü ağarttı.
- Ondan sonra da yerküreyi döşedi,
- Yerden suyunu ve otlağını çıkardı,
- Dağları sağlam bir şekilde yerleştirdi.
- Kendiniz ve hayvanlarınız için bir faydalanma olmak üzere.
- Her şeyi alt üst eden o büyük felâket geldiği vakit,
- İnsanın yapıp ettiklerini hatırlayacağı gün,
- Ve görene cehennem açık bir şekilde gösterilmiştir.
- Artık kim azmışsa ,
- Ve dünya hayatını ahirete tercih etmişse,
- Şüphesiz cehennem(onun için) tek barınaktır.
- Rabbinin makamından korkan ve nefsini kötü arzulardan uzaklaştırmış kimse için,
- Şüphesiz cennet(onun) yegâne barınağıdır.
- Sana kıyameti sorarlar: Gelip çatması ne zamandır? (derler.)
- Sen onu nereden bilip bildireceksin!
- Onun nihaî ilmi yalnız Rabbine aittir.
- Sen ancak ondan korkanları uyarırsın.
- Kıyamet gününü gördüklerinde (dünyada) sadece bir akşam vakti ya da kuşluk zamanı kadar kaldıklarını sanırlar.