İnsân Suresi

İnsân Suresi, Kur’an-ı Kerim’in 76. suresi olup, 31 ayetten oluşur ve Medine’de inmiştir. Bu sure, insanın yaratılışını, Allah’ın insana verdiği nimetleri ve insanın karşılaştığı ahlaki sorumlulukları konu alır. Adını, ilk ayette geçen “insân” (insan) kelimesinden alır ve insanın yaratılışının ilahi bir plan ve kudret olduğunu vurgular.

İnsân Suresi, insanın yaratılışını ve onun Allah’ın yaratma kudretiyle nasıl şekillendiğini anlatan bir girişle başlar. Surede, Allah’ın insanı nutfeden (meni) yaratıp, ona şekil verdiği ve ona akıl, irade ve duygular bahşettiği ifade edilir. İnsan, başlangıçta zayıf bir yaratıkken, Allah’ın kudretiyle şekillenmiş ve O’nun nimetleriyle donatılmıştır. Bu bağlamda, insana verilen nimetlerin farkına varılması ve bunlara şükredilmesi gerektiği hatırlatılır.

Surede, insanların doğru yolu seçmeleri ve Allah’a ibadet etmeleri gerektiği de vurgulanır. Allah, insana doğru yolu gösteren öğütler göndermiştir, ancak insan, hür iradesiyle ya bu öğütlere kulak verir ya da reddeder. Allah, insanların hayatını yönlendirecek rehberlik ve ilahi emirleri sunarken, insanın bunlara karşılık vereceği tutum da önemli bir sorumluluktur.

İnsân Suresi’nin merkezinde, cennet hayatı da yer alır. Cennet, sabırlı ve Allah’a yakın bir şekilde yaşamış insanlara ödül olarak sunulacak bir yerdir. Burada, Allah’ın verdiği nimetlerin çok daha fazlası, ruhsal ve bedensel huzur içinde insanlara sunulacaktır. Ayrıca, cennetliklerin ebedi mutluluğu, onların yaptıkları iyiliklerin karşılığı olarak verilecektir.

Surede, Allah’a iman edenlerin ve O’nun emirlerine uyanların karşılaşacakları ödüller ile inkârcıların ve kötülüklerde ısrar edenlerin cezası arasındaki farklar da açıkça belirtilir. Cehennem, azap yeri olarak tasvir edilirken, orada insanları bekleyen sıkıntı ve acı, onların dünya hayatındaki kötü amellerinin karşılığıdır.

Sonuç olarak, İnsân Suresi, insanın yaratılışının kudretini, Allah’ın insan üzerindeki nimetlerini ve insanın doğru yolu seçme sorumluluğunu vurgular. Ayrıca, iman edenlerin ve Allah’a itaat edenlerin mükafatlandırılacağı, inkâr edenlerin ise cezalandırılacağı ilahi adaletin kesinliğine işaret eder. Bu sure, insanları Allah’a şükretmeye, O’na ibadet etmeye ve doğru bir yaşam sürmeye davet eder.

Rahmân ve Rahîm (olan) Allah’ın adıyla.

  1. İnsanın üzerinden, henüz kendisinin anılan bir şey olmadığı uzun bir süre geçmedi mi?
  2. Gerçek şu ki, biz insanı katışık bir nutfeden (erkek ve kadının dölünden) yarattık; onu imtihan edelim diye, kendisini işitir ve görür kıldık.
  3. Şüphesiz biz ona (doğru) yolu gösterdik. İster şükredici olsun ister nankör.
  4. Doğrusu biz, kâfirler için zincirler; demir halkalar ve alevli bir ateş hazırladık.
  5. İyiler ise, kâfûr katılmış bir kadehten (cennet şarabı) içerler.
  6. (Bu,) Allah’ın has kullarının içtikleri ve akıttıkça akıttıkları bir pınardır.
  7. O kullar, şiddeti her yere yayılmış olan bir günden korkarak verdikleri sözü yerine getirirler.
  8. Onlar, kendi canları çekmesine rağmen yemeği yoksula, yetime ve esire yedirirler.
  9. “Biz sizi Allah rızası için doyuruyoruz; sizden ne bir karşılık ne de bir teşekkür bekliyoruz.”
  10. “Biz, çetin ve belâlı bir günde Rabbimizden (O’nun azabına uğramaktan) korkarız” (derler).
  11. İşte bu yüzden Allah onları o günün fenalığından esirger; (yüzlerine) parlaklık, (gönüllerine) sevinç verir.
  12. Sabretmelerine karşılık onlara cenneti ve (cennetteki) ipekleri lütfeder.
  13. Orada koltuklara kurulmuş olarak bulunurlar; ne yakıcı sıcak görülür orada, ne de dondurucu soğuk.
  14. (Cennet ağaçlarının) gölgeleri, üzerlerine sarkar; kolayca koparılabilen meyveleri istifadelerine sunulur.
  15. Yanlarında gümüşten kaplar ve billûr kupalar dolaştırılır.
  16. Gümüşten öyle kadehler ki onları istedikleri ölçüde tayin ve takdir etmişlerdir.
  17. Onlara orada bir kâseden içirilir ki (bu şarabın) karışımında zencefil vardır.
  18. (Bu şarap) orada bir pınardandır ki adına Selsebîl denir.
  19. O insanların etrafında öyle ölümsüz genç nedîmler dolaşır ki, onları gördüğünde, etrafa saçılıp dağılmış inciler sanırsın.
  20. Ne yana bakarsan bak, (yığınla) nimet ve ulu bir saltanat görürsün.
  21. Üzerlerinde yeşil ipekten ince ve kalın elbiseler vardır; gümüş bilezikler takınmışlardır. Rableri onlara tertemiz bir içki içirir.
  22. (Onlara şöyle denir:) Bu, sizin için bir mükâfattır. Sizin gayretiniz karşılığını bulmuştur.
  23. (Resûlüm!) Kur’an’ı sana biz, evet biz indirdik.
  24. Artık Rabbinin hükmüne (boyun eğip) sabret; onlardan hiçbir günahkâra, yahut hiçbir nanköre boyun eğme.
  25. Sabah akşam Rabbinin ismini yâdet.
  26. Gecenin bir kısmında O’na secde et; gecenin uzun bir bölümünde de O’nu tesbih et.
  27. Şu insanlar, çarçabuk geçen dünyayı seviyorlar da önlerindeki çetin bir günü (ahireti) ihmal ediyorlar.
  28. Onları biz yarattık; onların yaratılışını sapasağlam yaptık. Dilediğimizde (kendilerini yok eder) yerlerine benzerlerıni getiririz.
  29. Şüphesiz ki bu bir öğüttür. Aırtık dileyen Rabbine bir yol tutar.
  30. Sizler ancak Rabbinizin dilemesi (izin vermesi) sayesinde (bir şeyi) dileyebilirsiniz. Şüphesiz Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir.
  31. O, dilediğini rahmetine dahil eder. Zalimlere gelince, onlar için elem verici bir azap hazırlamıştır.