Necm Suresi

Necm Suresi, Kur’an-ı Kerim’in 53. suresi olup, Mekke döneminde inmiştir ve 62 ayetten oluşur. Adını, ilk ayette geçen “Necm” kelimesinden alır. “Necm”, “yıldız” anlamına gelir ve surenin başında gökyüzündeki yıldızların Allah’ın kudretini yansıttığına dikkat çekilir.

Bu sure, Allah’ın büyüklüğünü ve kudretini vurgulayan, insanları doğru yola davet eden bir mesaj taşır. Aynı zamanda, Peygamber Efendimiz’in mucizeleri, onun Allah’tan aldığı ilahi mesaj ve bu mesajı insanlara iletme sorumluluğu üzerinde durulur. Necm Suresi, Hz. Muhammed’in (s.a.v.) gece yolculuğu olan Miraç olayına da işaret eder. Bu olay, surenin 13. ayetinde bahsedilen bir yükselme anı olarak açıklanır.

Necm Suresi’nde, Allah’ın varlığı ve birliği, peygamberlerin doğruluğu, insanların sorumlulukları ve ahiret hayatı gibi temalar işlenir. İnkarcıların karşılaştığı sonlar ve iman edenlerin alacağı ödüller de surenin ana konuları arasındadır. Ayrıca, insanların Allah’a karşı sorumlu oldukları, O’na teslim olmaları gerektiği öğütlenir.

Bir diğer önemli husus, surenin 31-32. ayetlerinde Allah’a karşı doğru yolda yürüyenlerin, dünya ve ahirette kurtuluşa erecekleri, buna karşın Allah’a karşı çıkanların ise büyük bir felakete uğrayacakları belirtilir. Suredeki ayetler, insanlara hem dünya hem de ahiret hayatında doğru bir yöneliş için öğütler sunar.

Sonuç olarak, Necm Suresi, Allah’ın kudretini ve birliğini vurgularken, insanları doğru yola yönlendiren bir mesaj taşır. Peygamber Efendimiz’in hayatından örnekler vererek, onun ilahi mesajı insanlara aktarmadaki rolü açıklanır ve müminlere sabır, iman ve teslimiyetin önemi anlatılır.

Rahmân ve Rahîm (olan) Allah’ın adıyla.

  1. Battığı zaman yıldıza andolsun ki;
  2. Arkadaşınız (Muhammed) sapmadı ve bâtıla inanmadı.
  3. O,arzusuna göre de konuşmaz.
  4. O (bildirdikleri) vahyedilenden başkası değildir.
  5. Çünkü onu güçlü kuvvetli biri (Cebrail) öğretti.
  6. Ve üstün yaratılışlı(melek), doğruldu:
  7. Kendisi en yüksek ufukta iken.
  8. Sonra (Muhammed’e) yaklaştı,(yere doğru)sarktı.
  9. O kadar ki (birleştirilmiş) iki yay arası kadar, hatta daha da yakın oldu.
  10. Bunun üzerine Allah, kuluna vahyini bildirdi.
  11. (Gözleriyle) gördüğünü kalbi yalanlamadı.
  12. Onun gördükleri hakkında şimdi kendisi ile tartışacak mısınız?
  13. Andolsun onu, önceden bir defa daha görmüştü,
  14. Sidretü’l-Müntehâ’nın yanında .
  15. Cennetü’l-Me’vâ da onun yanındadır.
  16. Sidre’yi kaplayan kaplamıştı.
  17. Gözü kaymadı ve sınırı aşmadı.
  18. Andolsun o, Rabbinin en büyük âyetlerinden bir kısmını gördü.
  19. Gördünüz mü o Lât ve Uzzâ’yı?
  20. Ve üçüncüleri olan ötekini, Menât’ı.
  21. Demek erkek size, dişi O’na öyle mi?
  22. O zaman bu, insafsızca bir taksim!
  23. Bunlar (putlar), sizin ve atalarınızın taktığı isimlerden başka bir şey değildir. Allah onlar hakkında hiçbir delil indirmemiştir. Onlar ancak zanna ve nefislerinin arzusuna uyuyorlar. Halbuki kendilerine Rableri tarafından yol gösterici gelmiştir.
  24. Yoksa insan, her arzu ettiği şeye sahip mi olacaktır?
  25. Ahiret de dünya da Allah’ındır.
  26. Göklerde nice melek var ki onların şefaatleri, dilediği ve hoşnut olduğu kimse için Allah’ın izin vermesi dışında, bir işe yaramaz.
  27. Ahirete inanmayanlar, meleklere dişilerin adlarını takıyorlar.
  28. Halbuki onların bu hususta hiç bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Zan ise hiç şüphesiz hakikat bakımından bir şey ifade etmez.
  29. Onun için sen bizi anmaktan yüz çeviren ve dünya hayatından başka bir şey istemeyen kimselere yüz verme.
  30. İşte onların erişebilecekleri bilgi budur. Şüphesiz ki senin Rabbin, evet O, yolundan sapanı daha iyi bilir; O, hidayette olanı da çok iyi bilir.
  31. Göklerde ve yerde bulunanlar hep Allah’ındır. Bu, Allah’ın, kötülük edenleri yaptıklarıyla cezalandırması, güzel davrananları da daha güzeliyle mükâfatlandırması içindir.
  32. Ufak tefek kusurları dışında, büyük günahlardan ve edepsizliklerden kaçınanlara gelince, bil ki Rabbin, affı bol olandır. O, sizi daha topraktan yarattığı zaman ve siz annelerinizin karınlarında bulunduğunuz sırada (bile), sizi en iyi bilendir. Bunun için kendinizi temize çıkarmayın. Çünkü O, kötülükten sakınanı daha iyi bilir.
  33. Gördün mü arkasını döneni?
  34. Azıcık verip sonra vermemekte direneni?
  35. Acaba gaybın bilgisi kendi yanındadır da o görüyor mu?
  36. Yoksa kendisine haber verilmedi mi? Musa’nın sahifelerinde bulunan,
  37. Ve ahdine vefa gösteren İbrahim’in( sahifelerinde bulunan şu gerçekler):
  38. Gerçekten hiçbir günahkâr, başkasının günah yükünü yüklenemez.
  39. Bilsin ki insan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur.
  40. Ve çalışması da ileride görülecektir.
  41. Sonra ona karşılığı tastamam verilecektir.
  42. Ve şüphesiz en son varış Rabbinedir.
  43. Doğrusu güldüren de ağlatan da O’dur.
  44. Öldüren de dirilten de O’dur.
  45. Şurası muhakkak ki erkek ve dişiden ibaret olan iki çifti O yarattı.
  46. (Rahime) atıldığı zaman nutfeden.
  47. Şüphesiz tekrar diriltmek de O’na aittir.
  48. Zengin eden de yoksul kılan da O’dur.
  49. Doğrusu Şi’râ yıldızının Rabbi de O’dur.
  50. Ve şüphesiz ki önceki Âd kavmini O helâk etti.
  51. Semûd’u da (O helâk etti) ve geriye hiçbir şey bırakmadı.
  52. Daha önce de çok zalim ve pek azgın, olan Nuh kavmini (helâk etmişti).
  53. Altüst olan şehirleri de o böyle yaptı.
  54. Onların başına getireceğini getirdi!
  55. Şimdi Rabbinin nimetlerinin hangisinde şüpheye düşersin.
  56. İşte bu ilk uyarıcılardan bir uyarıcıdır.
  57. Yaklaşan yaklaştı.
  58. Onu (vaktini) Allah’tan başka açığa çıkaracak yoktur.
  59. Şimdi siz bu söze (Kur’an’a) mı şaşıyorsunuz?
  60. Gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz!
  61. Ve siz gaflet içinde oyalanmaktasınız!
  62. Haydi Allah’a secde edip O’na kulluk edin!