Hicr Sûresi
Hicr Sûresi, 99 âyetten oluşmaktadır. 87 âyeti Medine’de, geri kalan âyetler ise Mekke’de indirilmiştir. Hicr, bir yer adı olup, 80-84. âyetlerde bu yerden bahsedildiği için sûreye bu isim verilmiştir.
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah’ın adıyla.
- Elif. Lâm. Râ. Bunlar Kitab’ın ve apaçık bir Kur’an’ın âyetleridir.
- İnkâr edenler zaman zaman, keşke biz de müslüman olsaydık, diye arzu ederler.
- Onları bırak; yesinler, eğlensinler ve boş ümit onları oyalaya dursun. (Kötü sonucu) yakında bilecekler!
- Helâk ettiğimiz hiçbir ülke yoktur ki hakkında (bizce) bilinen bir yazgı olmasın.
- Hiçbir millet, ecelinin önüne geçemez, ve onu geciktiremez.
- Dediler ki: “Ey kendisine Kur’an indirilen (Muhammed)! Sen mutlaka bir mecnunsun!”
- “Eğer doğru söyleyenlerden idiysen, bize melekleri getirmeliydin.”
- Biz melekleri ancak hak ile indiririz. O zaman onlara mühlet verilmez.
- Kur an’ı kesinlikle biz indirdik; elbette onu yine biz koruyacağız.
- Andolsun, senden önceki milletler arasında da elçiler gönderdik.
- Onlara bir peygamber gelmeyedursun, hemen onunla alay ederlerdi.
- İşte böylece biz onu, (inkârcılığı) suçluların kalplerine sokarız.
- Öncekilerin başına gelenlerden ders almaları gerekirken onlar hala buna (Kur’an’a) inanmıyorlar.
- Onlara gökten bir kapı açsak da oradan yukarı çıksalar,
- “Gözlerimiz boyandı, daha doğrusu bize büyü yapılmıştır” derler.
- Andolsun, biz gökte birtakım burçlar yarattık ve seyr edenler için onu süsledik.
- Onları, taşlanmış (kovulmuş) her şeytandan koruduk.
- Ancak kulak hırsızlığı eden müstesna. Onun da peşine açık bir alev sütunu düşmüştür.
- Yeri uzatıp yaydık, orada sabit dağlar yerleştirdik, yine orada miktarı ve ölçüsü belirli olan şeyler bitirdik.
- Orada hem sizin için hem de rızıkları size ait olmayanlar için (gerekli) geçim vasıtaları yarattık.
- Her şeyin hazineleri yalnız bizim yanımızdadır. Biz onu ancak belli bir ölçüyle indiririz.
- Biz, rüzgârları aşılayıcı olarak gönderdik ve gökten bir su indirdik de onunla su ihtiyacınızı karşıladık. (Biz bunları yapmasaydık) siz onu (yeterli) suyu depolayamazdınız.
- Şüphesiz biz diriltir ve biz öldürürüz! Ve her şeye biz vâris oluruz.
- Andolsun biz, sizden önce gelip geçenleri de biliriz, geri kalanları da biliriz.
- Şüphesiz Rabbin onları (kıyamette) toplayacaktır. Çünkü O, hakîmdir, alîmdir.
- Andolsun biz insanı, (pişmiş) kuru bir çamurdan, şekillenmiş kara balçıktan yarattık.
- Cinleri de daha önce zehirli ateşten yaratmıştık.
- Hani Rabbin meleklere demişti ki: “Ben kupkuru bir çamurdan, şekillenmiş kara balçıktan bir insan yaratacağım.”
- “Ona şekil verdiğim ve ona ruhumdan ütlediğim zaman, siz hemen onun için secdeye kapanın!”
- Meleklerin hepsi de hemen secde ettiler.
- Fakat İblis hariç! O, secde edenlerle beraber olmaktan kaçındı.
- (Allah:) Ey İblis! Secde edenlerle beraber olmayışının sebebi nedir? dedi.
- (İblis:) Ben kuru bir çamurdan, şekillenmiş kara balçıktan yarattığın bir insana secde edecek değilim, dedi.
- Allah şöyle buyurdu: Öyle ise oradan çık! Artık kovuldun!
- Muhakkak ki kıyamet gününe kadar lânet senin üzerine olacaktır!
- (İblis:) Rabbim! Öyle ise, (varlıkların) tekrar dirileceği güne kadar bana mühlet ver, dedi.
- Allah buyurdu ki: “Sen mühlet verilenlerdensin”
- “Allah katında bilinen vaktin gününe kadar…”
- (İblis) dedi ki: Rabbim! Beni azdırmana karşılık ben de yeryüzünde onlara (günahları) süsleyeceğim ve onların hepsini mutlaka azdıracağım!
- Ancak onlardan ihlâslı kulların müstesna.
- (Allah) şöyle buyurdu: “İşte bana varan dosdoğru yol budur.”
- “Şüphesiz kullarım üzerinde senin bir hakimiyetin yoktur. Ancak azgınlardan sana uyanlar müstesna.”
- Muhakkak cehennem, onların hepsine vâdolunan yerdir.
- Cehennemin yedi kapısı vardır. Onlardan her kapı için birer gurup ayrılmıştır.
- (Allah’ın azabından korkup rahmetine sığınan) takvâ sahipleri, mutlaka cennetlerde ve pınar başlarında olacaklar.
- “Oraya emniyet ve selâmetle girin” (denilir, onlara).
- Biz, onların gönüllerindeki kini söküp attık; onlar artık köşkler üzerinde karşı karşıya oturan kardeşler olacaklar.
- Onlara orada hiçbir yorgunluk gelmeyecek ve onlar, oradan çıkarılmayacaklardır.
- (Resûlüm!) Kullarıma, benim, çok bağışlayıcı ve pek esirgeyici olduğumu haber ver.
- Benim azabımın elem verici bir azap olduğunu da bildir.
- Onlara İbrahim’in misafirlerinden (meleklerden) de haber ver.
- Onun yanına girdikleri zaman, “selam” dediler. (İbrahim:) Biz sizden çekiniyoruz, dedi.
- Dediler ki: Korkma; biz sana bilgin bir oğul müjdeliyoruz.
- (İbrahim:) Bana ihtiyarlık çökmesine rağmen beni müjdeliyor musunuz? Beni ne ile müjdeliyorsunuz? dedi.
- Sana gerçeği müjdeledik, sakın ümitsizliğe düşenlerden olma! dediler.
- (İbrahim:) dedi ki: Rabbinin rahmetinden, sapıklardan başka kim ümit keser?
- “Ey elçiler! (Başka) ne işiniz var?” dedi.
- Dediler ki: “Biz, suçlu bir topluma (onları helâk etmeye) gönderildik.”
- “Ancak Lût ailesi hariç. Onların hepsini kurtaracağız.”
- “(Fakat Lût’un) karısı müstesna; biz onun geri kalanlardan olmasını takdir ettik.”
- Melek olan elçiler Lût âilesine gelince,
- Lût onlara: “Hakikaten siz tanınmayan kimselersiniz” dedi.
- Dediler ki: “Bilakis, biz sana, onların şüphe etmekte oldukları şeyi (azabı ve helâkı) getirdik.
- Sana gerçeği getirdik; biz, hakikaten doğru söyleyenleriz.
- Gecenin bir bölümünde aile fertlerini yola çıkar, sen de arkalarından yürü. Sizden hiç kimse, sakın dönüp de ardına bakmasın, istenen yere gidin.”
- Ona (Lût’a) şu hükmümüzü vahyettik: “Sabaha çıkarlarken mutlaka onların ardı kesilmiş olacaktır.”
- Şehir halkı, birbirlerini kutlayarak, (meleklerin yanına) geldiIer.
- (Lût) onlara “Bunlar benim misafirimdir. Sakın beni utandırmayın;
- Allah’tan korkun, beni rezil etmeyin!” dedi.
- “Biz seni, elâlemin işine karışmaktan men etmemiş miydik?” dediler.
- (Lût:) İşte kızlarım! (Düşündüğünüzü) yapacaksanız (onlarla evlenin), dedi.
- (Resûlüm!) Hayatın hakkı için onlar, sarhoşlukları içinde bocalıyorlardı.
- Güneş doğarken onları o korkunç ses yakaladı.
- Böylece ülkelerinin üstünü altına getirdik. Üzerlerine de balçıktan pişirilmiş taşlar yağdırdık.
- İşte bunda ibret alanlar için işaretler vardır.
- Onlar hâla gözler önünde duran bir yol üzerindedirler.
- Hakikaten bunda iman edenler için bir ibret vardır.
- Eyke halkı da gerçekten zalim idiler.
- Biz onlardan da intikam aldık. İkisi de (Eyke ve Medyen) açık bir yol üzerindedir.
- Andolsun, Hicr halkı da peygamberleri yalanlamıştı.
- Biz onlara mucizelerimizi vermiştik; fakat onlardan yüz çevirmişlerdi.
- Onlar, dağlardan emniyet içinde kalacakları evler oyarlardı
- Onları da sabaha çıkarlarken o korkunç ses yakaladı.
- Kazanmakta oldukları şeyler onlardan hiçbir zararı savmadı.
- Biz gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri ancak hak ile yarattık. O saat (kıyamet), mutlaka gelecektir. Şimdilik onlara güzel muamele et.
- Şüphesiz Rabbin hakkıyla yaratan pek iyi bilendir.
- Andolsun ki, biz sana tekrarlanan yedi âyeti ve yüce Kur’an’ı verdik.
- Sakın onlardan bazı sınıflara verdiğimiz dünya malına göz dikme, onlardan dolayı üzülme ve müminlere alçak gönüllü ol.
- De ki: Şüphesiz ben apaçık bir uyarıcıyım.
- Nitekim biz, (Kur’an’ı) kısımlara ayıranlara azabı indirmişizdir.
- Onlar, Kur’an’ı bölüp ayıranlardır.
- Rabbin hakkı için, mutlaka onların hepsini sorguya çekeceğiz.
- Yaptıklarından dolayı.
- Sana emrolunanı açıkça söyle ve ortak koşanlardan yüz çevir!
- (Seninle) alay edenlere karşı biz sana yeteriz.
- Onlar Allah ile beraber başka bir tanrı edinenlerdir. (Kimin doğru olduğunu) yakında bilecekler!
- Onların söyledikleri şeyler yüzünden senin canının sıkıldığını andolsun biliyoruz.
- Sen şimdi Rabbini hamd ile tesbih et ve secde edenlerden ol!
- Ve sana yakîn (ölüm) gelinceye kadar Rabbine ibadet et!