Hurufilik nedir?

Hurufilik, bazı araştırmacılara göre ayrı bir din, bazılarına göre bir mezhep ya da sadece bir tarikattır. Ancak bütün araştırmacılar, Hurufiliğin harflerle olan derin ilgisini ortak bir noktada birleştirir. Bu akım, harflerin dini anlamlar taşıdığına inanan bir inanç sistemine dayanır. Örneğin Orhan Hançerlioğlu’nun “Felsefe Ansiklopedisi”ne göre Hurufilik, “harflerden dinsel anlamlar çıkaran İran içrekçiliği” olarak tanımlanır. Britannica’daki tanım ise, “harf ve rakamların çeşitli yorumlanmaları üzerine kurulu bir inanç dizgesi” şeklindedir. “Huruf” kelimesi, harflerin çoğuludur. Hurufilik, sadece harflerle ilgilenmekle kalmaz, aynı zamanda batıni (ezoterik) bir inanç sistemine de sahiptir.

Hurufiliği anlamak için iki temel unsur üzerinde durmak gerekir: Ezoterizm ve harfler. Harflerden anlam çıkaran her inanç akımı Hurufilik ile doğrudan bağlantılı değildir; aynı şekilde ezoterik akımların tümü de harflerle ilgilenmez. Hurufilik, harfler ve rakamlarla ilgilenirken, bu unsurları kullanarak ezoterik inançlar geliştirir.

Hurufiliğin Tarihsel Temelleri

Harfler, yazının temeli olduğu için çok eski kültürlerde, yazının ilk ortaya çıkışından itibaren harflerin ve rakamların anlamları üzerine çeşitli yorumlar yapılmıştır. Bu çabanın ilk örneği Pythagoras’ın öğretilerinde bulunur. MÖ 500’lü yıllarda gelişen Pythagoras dizgesi, evreni anlamak için ses, dil, sayılar ve harfleri kullanarak bütüncül bir yapı kurmayı amaçlamıştır.

Hurufiliğe benzer bir başka inanç sistemi de Kabbala’dır. Kabbala, harflerin ve sayıların gizemini çözerek kutsal metinleri yorumlamayı hedefler. Kabbala, Tanrı’nın kendisini belirli sayıda nitelik (Sefirot) biçiminde dışa vurduğunu savunur, bu görüş İslam ezoterizminde de benzer şekilde işlenmiştir.

İslam’da Hurufilik

Hurufiliğin İslam’da ne zaman ortaya çıktığı konusu tartışmalıdır, ancak İslam’da “Huruf-u Mukatta’a” denilen harf kümelerinin yer aldığı Kuran ayetleri, bu akımın temelini atmıştır. Bu harflerin anlamlarını çözmeye yönelik çalışmalar, özellikle Hz. Ali’nin sözleriyle dikkat çeker. İslam’da harfçiliğin önemli örneklerinden biri Hallac-ı Mansur’dur. Mansur, harfler ve sayılarla Kuran’ı yorumlayan ilk İslam harfçisidir.

Bir başka önemli figür de Endülüslü Muhyiddin-i Arabi’dir. Arabi, Kabbala’nın etkisi altında kalarak harfçilikle ilgili önemli eserler vermiştir. Hurufiliği sistemli bir inanç sistemi haline getiren kişi ise Şihabuddin Fazlullah Esterabadi’dir. Fazlullah, harfçiliği daha da geliştirerek yeni bir inanç akımının temellerini atmıştır.

Fazlullah Esterabadi ve Hurufiliğin Yayılması

Fazlullah Esterabadi, 1340 yılında doğmuş ve 1386 yılında kendi inanç sistemini yaymaya başlamıştır. Fazlullah, kendisini “Mehdi” olarak ilan ederek, kısa sürede büyük bir takipçi kitlesi oluşturmuştur. Ancak, Timur’un oğlu Miranşah’ın emriyle tutuklanıp öldürülmüştür.

Hurufilik, Anadolu ve Rumeli’ye de yayılmıştır. Bu dönemde Hurufiler, kendilerini gizleyerek inançlarını yaymaya devam etmişlerdir. Özellikle Azeri ozanı İmadeddin Nesimi, Anadolu’da Hurufiliği yaymak için önemli bir figürdür. Bu yayılma, Osmanlı topraklarında da etkiler bırakmış ve özellikle Fatih Sultan Mehmet döneminde Hurufilik üzerine tartışmalar yaşanmıştır. Bu tartışmalar sonucunda Hurufiler, Osmanlı yönetimi tarafından büyük bir baskıya maruz kalmışlardır.

Hurufiliğin İnançları

Hurufiliğe göre, evrenin özü sesle şekillenir. Tanrı, ilk olarak “Söz” (Kelam) aracılığıyla kendisini gösterir. Söz, Tanrı’nın soyut bir iç konuşmasıdır ve bu konuşma çeşitli öğelere ayrılarak dışsal bir şekil alır. Bu öğeler, Arap alfabesinin 28 harfi ve Fars alfabesinin 32 harfiyle ilişkilendirilir. Hurufilere göre, her insanın yüzü Tanrı’nın “söz”ünü yansıtan bir simge olarak kabul edilir.

Hurufilikte, evrenin üç temel dönemi vardır: peygamberlik, imamlık ve tanrılık. Peygamberlik dönemi Adem ile başlar ve Muhammed ile sona erer. İmamlık dönemi Ali ile başlar ve Hasan Askeri ile biter. Fazlullah ile tanrılık dönemi başlar ve bu dönemde Tanrı’nın yeryüzündeki temsili Fazlullah olarak kabul edilir.

Hurufilik ve Bektaşilik

Hurufilik, Bektaşilik üzerinde de etkili olmuştur. Bazı araştırmacılar, XV. yüzyıldan itibaren Bektaşilik’in Hurufilik etkisiyle bozulduğunu savunur. Ancak bazılarına göre, Bektaşilik Anadolu’ya ilk geldiğinde Aleviler zaten bu topraklardadır ve Hurufilik, Bektaşilik ile harmanlanarak varlığını sürdürmüştür.

Hurufiliğin bektaşilik üzerindeki etkisi, özellikle bazı Bektaşi düşünürlerinin, Hurufi görüşleri Hacı Bektaş’ın görüşleriymiş gibi savunmasıyla belirginleşmiştir. Hurufiliğin öğretileri, zamanla Alevi ve Bektaşi inançlarıyla karışarak tarihsel olarak etkisini sürdürmüştür.

Sonuç

Hurufilik, harfler ve sayılar üzerinden dini anlamlar çıkaran bir inanç sistemidir. Gelişimi, tarihsel olarak Pythagoras’tan Kabbala’ya, ardından İslam’ın ezoterik akımlarına ve son olarak Fazlullah Esterabadi’nin liderliğinde sistemleşmiştir. Hurufilik, Osmanlı İmparatorluğu’nda büyük bir baskıya uğramış ve Anadolu’da, Rumeli’de ve diğer bölgelerde derin etkiler bırakmıştır.