Paflikyanlar kimlerdir?

Ermenistan’da Hıristiyanlık, II. ve III. yüzyıllarda hızla yayıldı ve III. yüzyılın sonunda (287) veya IV. yüzyılın başında (301), Ermeni halkı Hıristiyanlığı resmen devlet dini olarak kabul etti. Hıristiyan inançları, Kuzey-Batı’dan “Helenistik” ve Güney-Batı’dan ise “Suriye tipi” akımlar olarak Ermenistan’a girmiş ve IV. yüzyıl boyunca bu iki akım paralel olarak varlık göstermiştir. Hıristiyanlığın kabul edilmesinden sonra pagan inançları, uzun bir süre daha etkisini sürdürdü ve Zerdüştçü ve Mazdeist gelenekler hemen ortadan kalkmadı.

Hıristiyanlığın kültürel, sosyal ve politik gerekliliklerinin hızlı bir şekilde kabul edilmesinin ardından, Ermeniler Batı’ya yönelmeye başladılar. Hıristiyan inancını korumak için eski inançlar zamanla Batılı bir biçime dönüştürüldü. Ermenistan’ın güçlü Hıristiyan komşuları, Ermeni Kilisesinin işleyişine müdahale etti ve dogmatik tartışmalarda kendi çıkarlarına uygun çözüm arayarak baskı uyguladılar.

Bu gelişmelerin ardından, Ermeniler arasında artan Hıristiyan etkisini dengelemeye yönelik politik ve dini akımlar ortaya çıktı. Bir akım paganizmi yeniden canlandırmaya çalışırken, diğerleri Hıristiyanlık üzerinde denetim kurarak, inancı savunmanın en sert biçimlerini benimsedi.

Ermeni Kilisesinin tarihi, birçok dini akım ve ruhban sınıfı karşıtı çekişmeleri içerir. Ermenistan’da, Hıristiyanlıkla bağdaşmayan ya da kilise uygulamalarından daha tutucu bir yaklaşım benimseyen Maniciler, Messalianlar, Montanistler, Tondraklar, Borboritler ve Paflikyanlar gibi farklı tarikatlar bulunuyordu.

Helenizm ve Gnosis

Hıristiyanlık, Kudüs’ün M.S. 70’te yıkılmasının ardından Yahudi etkisinden kurtulmuş, ancak çevresindeki Helenistik düşüncelerle çatışmıştı. Bu çatışmalar, Hıristiyanlığın inançlarını bozan tehditler oluşturuyordu. İlk yıllarda, Hıristiyan Kilisesi, kendisini Helenistik kültüre kolayca teslim olmamak için mücadele etti. Eğer Hıristiyanlık, Yahudi geleneğini terk etmeyip sadece Helen kültürünü kabul etmiş olsaydı, bugünkü haliyle çok farklı bir konumda olabilirdi. Erken dönemde gerçekleşen gelişmeler, Helenizm ve Hıristiyanlık arasında bir sentez oluşturdu.

Helenistik dünyada yaygın olan Gnostisizm, M.S. 80 ile 150 yılları arasında Hıristiyanlığın mistik uygulamaları için bir terim haline gelmişti ve Hıristiyan Kilisesinin en büyük rakibi kabul ediliyordu. Gnostikler, Kilise’nin basit inancını reddediyor ve gizli bir bilgelik (Gnosis) taşıdıklarını iddia ediyorlardı. Gnostisizm, sistematik bir öğreti haline gelmiş, kozmolojik bir yaklaşım benimsemişti; bu yaklaşımda, tinsel unsurların maddeden kurtulması gerektiği vurgulanıyordu. Bazı Gnostik gruplar, İsa’nın insan formunda ortaya çıkmasını reddetmişti.

Gnostisizm, Ermeni tarikatları üzerinde de etkili oldu. Messalianlar, Gnostisizm’in etkisindeki bir dilenci tarikatıydı ve önerdikleri inanç, dünyadan tamamen koparak insanın kurtuluşunu arama yönündeydi.

Paflikyanlar

Paflikyanlar, Manicilikten türemiş bir düalist sapkın tarikat olarak Ermenistan’da ortaya çıkmıştır. Paflikyan adı, “Aziz Pavlus’un öğrencileri” anlamına geldiği iddia edilse de, tarihçiler bunun bir hikâye olduğunu ileri sürerler. Paflikyanlar, ilk kez 719’da Ermeni Kilisesinin Duin Sinod’unda adı geçen bir grup olarak kayıtlara geçmiştir.

Paflikyanların Tarihi

Paflikyanlar, Mananali’li Constantine tarafından 657’de Kibossa yakınlarında ilk kez bir araya getirilmiştir. Öğretisini yaymak için kitabı olmayan Constantine, sadece İncil’i temel almasını istemiştir. Constantine’den sonra Symeon-Titus, Paflikyanların liderliğini üstlenmiştir. Symeon, Bizans tarafından Paflikyanları yok etmek için görevlendirilmiş, ancak sonunda inancını değiştirmiştir. 690 yılında Bizanslılar tarafından öldürülmesinin ardından Paflikyanlar, yeniden toparlanma sürecine girmiştir.

Paflikyanlar, Bizans İmparatorluğu’nun baskıları ve korumaları altında zaman zaman etkinlik gösterdi. IV. Constantine ve II. Justinian dönemlerinde ciddi baskılara maruz kaldılar. Ancak, III. Leo ve ikona kırıcı diğer imparatorlar, onlara daha sempatik yaklaşmışlardır. Paflikyanlar, zamanla Bizans İmparatorluğu’na karşı bir tehdit haline gelmiş, özellikle 871’de Tephrike kalesinin yıkılmasıyla askeri güçleri zayıflamıştır.

Bizans İmparatorluğu, Paflikyanları Trakya’ya zorla göç ettirmiştir. Paflikyanlar, burada da Ortodoksluğa karşı direnmiş ve öğretilerini yaymışlardır. Onuncu yüzyıldan sonra, Paflikyanlar tarih sahnesinden çekilmişlerdir, ancak öğretilerinin etkisi, özellikle Bulgaristan’daki Bogomil tarikatında devam etmiştir.

Paflikyanların Öğretisi

Paflikyanların öğretisinin temeli, maddi dünyayı yaratan Tanrı ile ruhları yaratan göklerin Tanrısı arasındaki ayrımda yatmaktadır. Paflikyanlar, maddi dünyayı kötü kabul eder ve eski Ahit’i reddederler. İsa’nın Tanrı’nın dünyaya gönderdiği bir melek olduğuna inanırlar. Ayrıca, tüm dini hiyerarşiyi ve ayinleri reddederler, sadece İncil’in belirli bölümlerine inanırlar.

Paflikyanlar, misyonerlik faaliyetleriyle tanınır, aynı zamanda savaşçı bir grup olarak da bilinirler. Sosyal düzeyde eşitlikçi bir yaklaşım benimsemişler ve hiyerarşiyi reddetmişlerdir. Bu sebeple, tüm Kilise yapılarına ve ruhban sınıfına karşı çıkarak, dini eşitlikçi bir toplum kurmayı hedeflemişlerdir. Paflikyanlar, geriye dönük olarak “saf Hıristiyanlığı” sürdüren bir topluluk olarak görülürler.