Tahrif edilmiş Tevrât’a Göre Yahûdîliğin Tarihçesi
Yahûdîliğin tarihi, kutsal metinleri olan Tevrât’a dayanarak şekillenmiştir. Bu kitap, dünyanın ve ilk insanın yaratılışından başlayıp, peygamber Malaki’ye kadar uzanan bir zaman dilimini kapsar.
İbraniler, Samî ırkından olup, Keldânilerin Ur şehrinden ayrılarak Harran’a yerleşirler. Tanrı, Abram’a (Hz. İbrahim) Harran’dan Ken’an topraklarına göçmesini emreder. Abram, karısı Saray’ı, yeğeni Lut’u (Hz. Lût) ve yanında bulunan eşyalarını alarak Ken’an’a varır. O dönemde bu topraklarda Ken’anîler yaşamaktadır. Tanrı, Abram’a görünüp bu toprakların onun nesline verileceğini bildirir. Abram, Rab’bin bu sözünü hatırlayarak bir mezbah kurar ve Tanrı’ya kurban sunar. Ardından memleketteki kıtlık nedeniyle Abram, Mısır’a doğru yol alır. Mısır’a vardıklarında Abram, karısı Saray’ın güzelliğinden dolayı Mısırlıların ona zarar vermemesi için onu kız kardeşi olarak tanıtır. Saray, Firavun’un sarayına alınır, ancak Tanrı, Abram’ı uyararak Saray’ı Firavun’dan geri alır. Bunun üzerine, Abram ve Saray, zengin bir şekilde Mısır’dan ayrılırlar.
Bir süre sonra, Abram ve Lut, çobanları arasındaki bir anlaşmazlık nedeniyle birbirlerinden ayrılırlar. Lut doğuya, Abram ise Ken’an’a yerleşir. Tanrı, Abram’a görünerek ona vaat ettiği toprakların gelecekteki mirasçılarına verileceğini bildirir. Abram, Allah’tan çocuk sahibi olmayı diler ve Tanrı, ona zürriyet vereceğini vaat eder. Bunun üzerine, Saray’ın önerisiyle Hacer adında bir kadını alır ve ondan İsmail doğar. Abram, doksan dokuz yaşına geldiğinde, Tanrı ona bir kez daha görünür ve onun soyunun çoğalacağını bildirir. Tanrı, Abram’la bir ahit yapar, ona İsrail halkının babası olacağını söyler. Bunun üzerine, Abram ve İsmail sünnet edilir. Tanrı, Saray’ın ismini Sara olarak değiştirir ve ona bir oğul vereceğini müjdeler; bu oğul İshâk olacaktır.
Bir süre sonra Sara, Hacer’i kıskanır ve İsmail’i kovulmasını ister. Tanrı, İbrahim’e İsmail ve Hacer’in gitmesine izin vermesini, çünkü İsrail soyunun yalnızca İshâk’ın neslinden geleceğini bildirir. İbrahim, İsmail’i çöle gönderir.
Tanrı, bir gün İbrahim’i test etmek amacıyla ona, tek oğlu İshâk’ı kurban etmesini ister. İbrahim, emri yerine getirmeye çalışırken, Tanrı’nın meleği ona engel olur ve İshâk yerine bir koçun kurban edilmesini ister. Bu olay, Tanrı’nın İbrahim’e olan lütfunu simgeler. İbrahim, Allah’ın bu emirlerine sadık kalmasının ödülü olarak soyunun birçok ulus üzerinde egemen olacağını öğrenir.
İbrahim’in ölümü üzerine, oğlu İshâk, babasının mirasını devralır. İshâk, Esav ve Yakub adlı iki oğlu olur. Bir gün, Filistin’deki kıtlık nedeniyle, İshâk, Filistin kralı Abimelek’e gider ve karısını kız kardeşi olarak tanıtarak, benzer bir olay yaşanır. Daha sonra, Yakub, babasının sevgilisi Esav’dan mirası almak için bir hile yapar ve Esav, ondan intikam almak için onu öldüreceğini söyler. Yakub, bu sebeple Harran’a gitmek üzere yola çıkar.
Yolda, rüyasında Tanrı’dan bir mesaj alır; Tanrı, ona ve soyuna büyük vaatlerde bulunur. Yakub, rüyasında gördüğü merdiveni “Beyt el-Lehem” (Tanrı’nın evi) olarak adlandırır. Yakub, orada annesinin kardeşi Laban’ın yanında uzun yıllar çalışır ve ona on iki oğul ve bir kız doğar. Ancak Yakub, çocuklarından en çok Yusuf’u sever ve bu durum diğer çocuklarının kıskanmasına yol açar. Yusuf, bir rüya görür ve kardeşlerine, kendisinin gelecekte onlara hükmedeceğini söyler. Kardeşleri, bu rüyadan ötürü onu kıskanarak, onu Mısır’a giden tüccarlara satarlar.
Mısır’a yerleşen Yusuf, burada Firavun’un memuru Potifar’ın evine alınır. Potifar’ın karısı, Yusuf’a aşık olur ancak Yusuf, ona karşı koyar. Karısının iftirası sonucu Yusuf hapse atılır. Hapisteyken, Firavun’un gördüğü bir rüyayı yorumlayarak Firavun’un güvenini kazanır ve büyük bir mevkiye yükselir. Sonunda, ailesi de Mısır’a gelir ve burada yaşamaya başlarlar. Zamanla, Yahûdiler Mısır’da köleliğe düşerler.
Tanrı, onları bu zor durumdan kurtaracak olan peygamberi gönderir; bu peygamber Musa’dır. Musa, Yahûdileri Mısır’dan çıkararak Sina Dağı’na götürür ve burada Allah, ona Tevrât ve On Emir’i verir. Musa, Sina çölünde kırk yıl boyunca halkını yönetir. Ardından, halkı Filistin’e götürmesi için Yeşu’yu görevlendirir. Yeşu, halkı Filistin’e getirir.
Filistin’de, Yahûdiler bir süre hâkimler tarafından yönetilir. Daha sonra, Kral David (Hz. Dâvûd), Kudüs’ü fetheder ve Yahûdiler için parlak bir dönem başlar. Oğlu Kral Şelomo (Hz. Süleyman) ise Kudüs’teki Mâbed’i inşa eder. Mâbed, halkın ibadet ettiği kutsal bir yer olur.
Hz. Süleyman’ın ölümünden sonra, krallık kuzeyde İsrail, güneyde ise Yuda olmak üzere ikiye ayrılır. İsrail Krallığı, M.Ö. 721’de Asurlular tarafından yıkılırken, Yuda Krallığı M.Ö. 586’da Babilliler tarafından fethedilir ve Yahûdiler Babil’e sürgün edilir. Sürgün sonrası, Ezra önderliğinde Yahûdiler Kudüs’e dönerler ve Mâbed yeniden inşa edilir.
Yahûdî tarihinde, Babil sürgünü sırasında peygamberler, özellikle İşaya ve Yeremya, halkını uyararak Tanrı’nın vaatlerini hatırlatır. Kudüs, zamanla farklı imparatorlukların egemenliğine girer; önce İskender, sonra ise Selefki ve Romalılar. M.Ö. 70’de Titus’un Kudüs’ü yıkmasıyla Yahûdiler, dünyanın çeşitli yerlerine dağılırlar. Ancak, Batı Duvarı (Ağlama Duvarı), Yahûdilerin inançlarını ve milli kimliklerini korumalarına yardımcı olur. Mesih beklentisi, Yahûdilerin bu uzun süren sürgün sırasında umutlarını canlı tutar.