Kırım Hanlığının Osmanlı Devleti’ne Bağlanışı ve Tarihsel Süreci

Cengiz Han’ın ölümünden sonra, Moğol hükümeti parçalanmış ve Kıpçak Eli adıyla bilinen bir yönetim ortaya çıkmıştır. Kıpçak Eli, Karadeniz’in kuzey sahillerinde hüküm sürerek, özellikle Kırım Yarımadası’nda güçlü bir varlık göstermiştir. Zamanla bu hükümet Yedi Hanlığa ayrılmıştır. Bu dönemde Toktamış, Timur tarafından Moğol hükümetine tayin edilse de, sonradan Timur’a isyan ederek mağlup olmuş ve yerine Timur’un komutanlarından İdku hükümdar olmuştur.

Toktamış’ın iki oğlu, İdku’nun yönetimine karşı çıkmış ve büyük kardeşi Kadir Berdi ölmüştür. Küçük kardeşi Celal Berdi, uzun süre hüküm sürememiş ve sonunda Cengiz neslinden Mamud Han’a geçmiştir. Bu karmaşık süreç boyunca, Kırım toprakları yıllarca kanla sulanmıştır. Sonunda Celal Berdinin oğlu Hacı Giray, Kıpçak topraklarını ele geçirmiştir. Hacı Giray’ın vefatından sonra, oğulları arasında taht kavgaları başlamış ve Ahmet Giray, diğerlerini yenerek başa geçmiştir. Mengli Giray ise Cenevizlilere kaçmıştır.

Osmanlı donanması, Kefe’yi fethedip esirleri İstanbul’a getirince, Mengli Giray da bu esirler arasında yer almıştır. Sultan Fatih, esirlerin idamını emretmiş ancak Mengli Giray’ın sırası geldiğinde, dua ederken affedilmiştir. O anda Kırım ahalisinin Osmanlılara gönderdiği davet mektubu da gelmiştir. Bu olaydan sonra, Mengli Giray’a tuğ ve sancak verilerek Kırım Hanı olarak atanmıştır.

1475 yılında Kırım Hanlığı, Osmanlı Devleti’nin himayesine girmiştir ve bu tarihten 1783 yılına kadar, yani Kırım’ın Rusya tarafından ilhakına kadar, 43 farklı han Osmanlı tarafından Kırım’a tayin edilmiştir. Bu hanlar, Celal Berdi sülalesinden olup, aslen Cengiz neslindendir. Kırım Hanları, Osmanlı İmparatorluğu’nun önemli müttefiklerinden biri olmuş ve Kırım, Osmanlı’nın güçlü bir eyaleti olarak varlığını sürdürmüştür.