Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul Fetihindeki Zarafeti ve Konstantin’in Sonu

Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethedişi, Osmanlı İmparatorluğu için sadece askeri değil, aynı zamanda kültürel ve dini açıdan da önemli bir dönüm noktasıydı. Bu olayla ilgili olarak anlatılanlar, sadece savaşın zaferini değil, aynı zamanda Fatih Sultan Mehmet’in fetih sonrası İstanbul’da gösterdiği zarafeti ve adaleti de yansıtmaktadır.

Fatih Sultan Mehmet’in Ayasofya’ya Girişi ve İlk Eylemleri:

İstanbul’un fethinin ardından, Fatih Sultan Mehmet ve beraberindeki vezirler ve kumandanlar, Eğrikapı’dan (bugünkü Edirnekapı) İstanbul’a girdiler. Padişah, doğruca Ayasofya’ya gitmiş ve bu büyük mabedin mimarisine hayranlıkla bakmıştır. Ayasofya, o dönemde Bizans İmparatorluğu’nun en büyük ve en değerli kilisesiydi. Ancak Fatih Sultan Mehmet, kilisenin taşlarından birinin sökülmeye çalışıldığını gördüğünde, bu duruma müdahale etmiştir. Bir Yeniçeri, Ayasofya’nın taşlarını almak için uğraşırken, Fatih, ona topuzuyla müdahale ederek “Ben size malca olan yağmaya ruhsat vermiştim. Mülk ise benimdir” diyerek taşın sökülmesini engellemiştir. Bu, padişahın sadece fetihçi bir lider olmadığını, aynı zamanda fethettiği topraklarda dini ve kültürel mirasa saygı gösteren bir yönetici olduğunu da gösterir. Ayrıca bu sırada namaz vakti girdiği için, Ayasofya’da cemaatle namaz kıldığı da kaydedilmiştir. Bazı rivayetlere göre bu namaz, öğle namazının ikindiye yakın vaktinde kılınmıştır.

İmparator Konstantin’in Ölümü ve Cesedinin Bulunması:

Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u fethettikten sonra Bizans İmparatoru Konstantin’in akıbetini öğrenmek için Grandük Luka’yı huzuruna çağırmış ve ona imparatorun nerede olduğunu sormuştur. Ancak, kısa bir süre sonra huzura gelen birkaç Yeniçeri, Konstantin’in öldürülmüş olduğunu ve cesedinin bulunduğunu haber vermiştir. Konstantin’in ölümü, binlerce yıllık Bizans İmparatorluğu’nun sona erdiğini simgeliyordu.

Fatih Sultan Mehmet, Konstantin’in cesedinin bulunup getirilmesini istemiş ve bu ceset, kısa süre sonra padişaha sunulmuştur. Konstantin’in, hükümdar olduğuna dair işaret olarak üzerine takılı altın karakuşlar ve erguvan renkli ayakkabıları vardı. Ceset Fatih’in huzuruna getirilince, padişah başın Anadolu’ya teşhir edilmesini, vücudunun ise Hristiyan geleneklerine uygun şekilde saygı gösterilerek gömülmesini emretmiştir.

Konstantin’in Ölümü ve Yeniçerilerin Müdahalesi:

Konstantin’in ölümü, oldukça dramatik bir şekilde gerçekleşmiştir. İstanbul kuşatılırken, Konstantin surlardan Osmanlı askerinin içeriye girmesini gördü ve paniğe kapılarak “Beni öldürecek bir Hristiyan yok mu?” diye bağırmıştır. Ancak, iki Yeniçeri onu fark etmiş ve üzerine kılıçla saldırmışlardır. Bir Yeniçeri, Konstantin’in yüzüne, diğeriyse arkasına büyük bir darbe indirerek onu öldürmüştür. Bu olay, Osmanlı askerinin İstanbul’da kesin zaferini simgelerken, Bizans İmparatoru’nun sonunu da hazırlamıştır.

Sonuç:

Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethetmesi ve Konstantin’in ölümü, Osmanlı İmparatorluğu’nun tarihindeki en önemli dönüm noktalarından birini oluşturdu. Ayasofya’daki namaz ve Konstantin’in cesedinin saygıyla defnedilmesi, Fatih’in sadece bir fetihçi değil, aynı zamanda büyük bir lider, adil bir yönetici ve dini hassasiyetlere sahip bir hükümdar olduğunu göstermektedir. Bu zafer, hem Osmanlı İmparatorluğu’nun gücünü pekiştirmiş hem de İstanbul’un kültürel mirasını koruma noktasında Fatih Sultan Mehmet’in vizyonunu ortaya koymuştur.