II. Giyaseddin Keyhüsrev’in Hayatı

I. Alâeddin Keykubad’ın büyük oğlu olan II. Giyaseddin Keyhüsrev, annesi Mahperi Hatun’un Alaiye (Kalonoros) hâkimi Kirfard’ın kızı olmuştur. I. Alâeddin Keykubad, Mahperi Hatun ile evlenirken ona dinî müdahale etmeyeceğini belirtmişti. Ancak, Hristiyan bir kadın olan Mahperi Hatun, daha sonra kendi isteğiyle İslamiyet’i kabul etmiş ve dinî bağlılığı ve hayır işlerine olan ilgisiyle tanınmıştır. II. Giyaseddin Keyhüsrev, yaklaşık altı yaşındayken Atabey Mübarizeddin Ertokus’un gözetiminde Erzincan Melikliği’ne atanmıştır. Ertokus’un ölümünün ardından, Sultan Alâeddin Keykubad, Semseddin Altun-aba’yı oğlu Giyaseddin’in atabeyi olarak tayin etmiştir. Sultan Alâeddin 1237’de vefat edince, oğlu Kılıç Arslan’ın tahta geçmesi beklenirken, bazı komutanların desteğiyle II. Giyaseddin Selçuklu tahtına çıkmıştır. Sultan, tahta çıktığında önce matem elbiseleriyle taziyeleri kabul etmiş ve ardından cülus törenleri düzenleyerek tahttaki resmiyetini ilan etmiştir.

II. Giyaseddin Keyhüsrev’in tahta çıkışı, özellikle küçük kardeşi Kılıç Arslan’ı destekleyen Harezmli beyleriyle yaşanan çekişmeler nedeniyle bazı huzursuzluklara yol açmıştır. Kayir Han’ın yakalanıp hapsedilmesinin ardından, Harezmli beyler kendilerini güvende hissetmeyerek Malatya’ya doğru çekilmişlerdir. Sa’deddin Köpek, yönetimdeki gücünü artırabilmek için bazı emirlere suikast düzenlemiş ve II. Giyaseddin Keyhüsrev’in üvey annesi Eyyubi Melikesi ve onun çocuklarını Uluborlu’da hapsetmiştir. Sa’deddin Köpek, Sultan’ın zayıf kişiliğinden faydalanarak rakiplerini ortadan kaldırmaya devam etmiştir. 1238’de Sumeysat’taki zaferinden sonra, Sultan’ın zaaflarından yararlanarak devleti ele geçirmeye çalışmış ve kendisini I. Giyaseddin Keyhüsrev’in gayri meşru oğlu olarak tanıtmaya başlamıştır. Ancak bu girişimi başarısız olmuş ve sonunda 1239’da Kubad-abad Sarayı’nda öldürülmüştür. Sa’deddin Köpek, halk arasında sert bir şekilde tanınan ve özellikle çiftçilere haksız vergi yükleyen ikta sahipleriyle mücadele ederek popülerlik kazanmış olsa da, uyguladığı sert politikalarla Selçuklu Devleti’nde büyük bir karışıklığa yol açmıştır. Onun ölümünden sonra, Mühezzebüddin Ali, Semseddin Isfahanî ve Celaleddin Karatay gibi devlet adamları devlete hizmet etmeye başlamıştır.

BABAÎLER İSYANI

II. Giyaseddin Keyhüsrev döneminde, Babaîler isyanı önemli bir yer tutmaktadır. Seyh Ebu’l-Beka Baba Ilyas Horasanî, Mogol istilası sırasında Harezmsahlar’ın egemenliğinden Anadolu’ya göç etmiş ve burada büyük bir takipçi kitlesi edinmiştir. 1240’ta Babaîler, II. Giyaseddin Keyhüsrev’e karşı isyan başlatmışlardır. Baba Ilyas’ın ölümünden sonra, Baba Ishak önderliğindeki Babaîler Amasya’da büyük bir yenilgiye uğramışlardır. Baba Ishak, Adıyaman’a doğru ilerleyerek bölgedeki Türkmenleri silahlandırmış, ancak Selçuklu ordusu tarafından Amasya Kalesi’nde kuşatılmış ve nihayetinde 1240’ta bozguna uğramıştır.

Babaî isyanının arkasındaki sebepler, ekonomik ve sosyal zorluklar ile Türkmenler arasında yaşanan kültürel çatışmalardan kaynaklanmaktadır. Türkmenler, özellikle köylüler tarafından hor görülmekte ve devlete karşı büyük bir öfke beslemekteydiler. II. Giyaseddin Keyhüsrev’in yönetimi altında devletin kötü idaresi ve halktan alınan ağır vergiler, isyanın patlak vermesinde önemli bir rol oynamıştır. Ayrıca, Babaî isyanının etkisiyle Mogollar Doğu Anadolu’ya akınlar düzenlemiş ve Erzurum’u 1242’de ele geçirmişlerdir. Selçukluların bu saldırılara karşılık vermekte zorlanmaları, içki ve eğlenceye düşkün bir hükümdarın yönetimindeki zayıf yönetimin bir sonucu olarak görülebilir.

KÖSEDAĞ SAVAŞI VE MOGOL TEHDİDİ

Mongolların Erzurum’u ele geçirmesi, Selçuklu Devleti’ni daha aktif bir savunma stratejisine zorlamıştır. 1243 yılında, Selçuklu ordusu, Sivas’a yakın Kösedağ’da Mongollarla karşılaşmış, büyük bir yenilgiye uğramıştır. II. Giyaseddin Keyhüsrev, bu mağlubiyetin ardından geceleyin Konya’ya kaçmıştır. Mongollar, Selçuklu ordusunun dağılmasından sonra, Sivas’ı yağmalamış ve şehirde büyük tahribat yaratmıştır. Selçuklu Devleti, bu felaketten sonra bir süre sarsılmıştır. Savaşın ardından, yeni vezir Semseddin Isfahanî, Ermeni topraklarına sefer düzenleyerek bu durumu lehine çevirmeye çalışmıştır. Ancak, 1246 yılında II. Giyaseddin Keyhüsrev’in ölümüyle birlikte, Selçuklu tahtında büyük bir boşluk oluşmuştur.

II. Giyaseddin Keyhüsrev’in Sonuçları

II. Giyaseddin Keyhüsrev, zayıf yönetimi ve cesaretsizliğiyle dikkat çekerken, Selçuklu Devleti’nin siyasi ve askeri olarak sarsılmasına neden olmuştur. İçki ve eğlenceye olan düşkünlüğü, devlet işlerinin aksamasına yol açmış, hükümetin elindeki gerçek gücü kaybetmesine sebep olmuştur. Bu durum, hem iç karışıklıklara hem de dış tehditlere karşı savunmasızlık yaratmıştır. Giyaseddin Keyhüsrev’in ölümü, Selçuklu Devleti için bir dönüm noktası olmuş, ancak devletin temelleri, I. Alâeddin Keykubad’ın sağladığı güçle bir süre daha varlığını sürdürmüştür.

Bir yanıt yazın 0

Your email address will not be published. Required fields are marked *