I. Alâeddin Keykubad’ın Hayatı

I. Alâeddin Keykubad (1220-1237), I. Giyaseddin Keyhüsrev’in ortanca oğlu olup, babasının İstanbul’dan dönüşüyle tahta çıkmasından sonra Tokat’a melik olarak atanmış ve babasının vefatına kadar burada görev yapmıştır. I. Giyaseddin Keyhüsrev’in ölümünden sonra devletin ileri gelenleri, Izzeddin Keykavus’u sultan olarak ilan edince, Alâeddin Keykubad, kardeşiyle taht kavgalarına girmiştir. Amcası Tuğrul Sah ve Ermeni Krallığı’ndan yardım talep etse de, ağabeyine karşı başarılı olamamıştır. Izzeddin Keykavus 1212’de Ankara’yı alıp onu esir almış ve Malatya yakınlarındaki Minsar Kalesi’nde hapsetmiştir. Sultan, onu öldürmeyi düşünse de, hocası Şeyh Mecdeddin İshak buna engel olmuştur.

Izzeddin Keykavus’un ölümünün ardından, devlet adamları ve kumandanlar, Alâeddin Keykubad’ı tahta çıkarmak konusunda tereddüt etseler de, Seyfeddin Ayaba, Mübarizüddin Çavli ve Şerefeddin Muhammed gibi önemli isimlerin desteğiyle, Alâeddin Keykubad Anadolu Selçuklu Sultanı olarak ilan edilmiştir. Seyfeddin Ayaba, Alâeddin Keykubad’ı daha önce hapse attığı için, Sultan’ın tahta geçişini müjdelemeyi kendisi üstlenmiştir. Alâeddin Keykubad, onu affederek Sivas’a gitmiş, burada büyük törenler düzenlenmiş ve beyler hil’atlerle ödüllendirilmiştir. Bu törenlerin ardından, Sultan başkent Konya’ya geçerek burada da görkemli bir kutlama yapmıştır. Konya’da zenginler ve büyükler sultana hediyeler sunmuş, Sultan da beylerine fermanlar gönderip payitahta çağırmıştır. Abbâsî Halifesi Nâsir Lidinillah, Konya’ya gönderdiği elçiyi büyük bir ihtişamla karşılamıştır.

Alâeddin Keykubad, Mogol istilasının tehdidi altında tahta çıkmış ve gerekli önlemleri alarak şehirlerin kalelerini güçlendirmiştir. Ermeni Krallığı ile ilişkilerini de yeniden pekiştirmiştir. 1221’de Kalonoros Kalesi’ni fethederek, bu bölgeyi Alâiye olarak yeniden inşa etmiş ve Selçuklu Sultanları için önemli bir merkez haline getirmiştir. Ayrıca, Alâiye ve Sinop’ta tersaneler kurarak Selçuklu donanmasını güçlendirmiştir.

Sultan Alâeddin Keykubad, 1225’te Ermeni Krallığı’na sefer düzenleyip birçok Ermeni kalesini ele geçirmiş, ardından Haçlıların elindeki topraklara da saldırılar yapmıştır. Bu zaferlerin ardından Ermeni Krallığı ile bir anlaşma yapılmış ve Selçuklu’lara yardım gönderilmesi kararlaştırılmıştır. Sultan, doğudaki Artuklu Beyliği ile de ilişkilerini yeniden şekillendirmiş, Artuklu hükümdarı Melik Mesud’un barış teklifini kabul etmiştir.

Erzincan’daki Mengücek Beyi Davud Şah, Alâeddin Keykubad’a karşı hareket edince, Sultan 1228’de Erzincan’ı kuşatarak teslim almış ve burada yeni bir düzen kurmuştur. Ayrıca, Eyyûbîlerle olan ilişkilerini güçlendirerek, onların topraklarına karşı başarılı fetihler gerçekleştirmiştir. 1230’da Harezmsah Celâleddin’e karşı büyük bir zafer kazanmış, ancak 1236’da Eyyûbîler tarafından bazı topraklar geri alınmıştır.

Sultan Alâeddin Keykubad, 1237’de Kayseri’de vefat etmiştir. Onun ölümünden önce büyük oğlu Giyaseddin Keyhüsrev’i Erzincan Meliki, küçük oğlu Izzeddin Kılıç Arslan’ı ise veliaht ilan etmiştir.

Sultan Alâeddin Keykubad, kültürel, ticari ve ekonomik açıdan Türkiye’yi önemli bir seviyeye getirmiştir. Onun döneminde Anadolu Selçuklu Devleti, en güçlü dönemini yaşamış ve Alâeddin Keykubad, Mogolların ve diğer rakiplerinin saygısını kazanmıştır. Kültürel olarak, birçok âlim ve sanatçıyı himaye etmiş, Mevlâna Celâleddin’in ailesini Konya’ya davet ederek Türk-İslam kültürüne önemli katkılarda bulunmuştur. Ayrıca, ticari faaliyetler de artmış, Venediklilerle yapılan anlaşmalarla Türk tüccarlarının uluslararası ticaret yapması sağlanmıştır. Yollarda güvenliği sağlamış, tüccarların mallarını sigortalayarak önemli bir ticaret ortamı oluşturmuştur.

Sultan Alâeddin Keykubad, ülkesini ilim, kültür, sanat, ticaret ve güvenlik açısından önemli bir seviyeye taşıyarak, Anadolu Selçuklu Devleti’ni parlak bir döneme sokmuştur.

Bir yanıt yazın 0

Your email address will not be published. Required fields are marked *