II. Kılıç Arslan’ın Hayatı
Sultan Mesud’un ölümünün ardından, yerine veliaht olarak belirlediği büyük oğlu II. Kılıç Arslan tahta geçti. Elbistan Meliki olan Kılıç Arslan, babasıyla birçok sefere katılarak önemli bir tecrübe edinmişti. Sultan Mesud, ölümünün yaklaştığını hissettiğinde büyük bir tören düzenleyip Kılıç Arslan’ı tahta çıkardı ve ona biat etti. Diğer oğullarını ise ülkenin çeşitli bölgelerinde melik olarak görevlendirdi. Kılıç Arslan tahta geçtiğinde, kardeşleri taht için isyan ederek hak iddia etmeye başladılar. Bunun üzerine Kılıç Arslan, önce Devlet’i bertaraf etti ve sonra Ankara ile Çankırı Meliki olan Şahinsah’a karşı harekete geçti. Bu arada, Danişmendliler’in lideri Yağıbasan, Sivas’tan Kayseri’ye doğru ilerlemeye başladı. Kılıç Arslan, Yağıbasan’ın hareketini öğrenir öğrenmez hızla harekete geçerek onu karşılamak üzere yola çıktı. İki ordu savaşa girmek üzereyken, alimlerin müdahalesiyle savaş engellendi. Ancak Yağıbasan kısa süre sonra Elbistan’a saldırınca, taraflar tekrar karşı karşıya geldi. Alimler tekrar devreye girerek savaşı önlediler ve iki taraf arasında bir anlaşma sağlandı (1155).
Danişmendliler’i destekleyen Nureddin Mahmud, Ayıntab ve Ra’ban’ı alarak Sultan Mesud ile Franklara karşı yaptıkları ittifakı bozdu (1156). Kılıç Arslan büyük bir orduyla Ayıntab’ı kuşattı ve şehri ele geçirdi. Ra’ban’a yöneldiğinde, Haçlı saldırılarına uğrayan Nureddin Mahmud, yaptığı eylemlerden dolayı özür dileyerek Halep’e geri döndü (1157).
Kılıç Arslan’ın güçlendiğini gören rakipleri, ona karşı birleşme gereği duydu. Bizans İmparatoru Manuel, Nureddin Mahmud, Yağıbasan, Kılıç Arslan’ın kardeşi Şahinsah, Danişmendliler’in Kayseri Meliki Zünnun ve Malatya Emir’i Zülkarneyn birleşerek ona karşı bir ittifak kurdular. Kılıç Arslan, bu ittifakı bozmaya çalışarak Bizans İmparatoru’na barış teklif etti (1160), ancak reddedildi. Bunun üzerine Elbistan’ı vererek Yağıbasan ile anlaşma yapmayı hedefledi. Ancak bu çabalarına rağmen, aleyhindeki ittifakı ortadan kaldıramadı. Yağıbasan, Erzurum Meliki Izzeddin Saltuk’un Kılıç Arslan’a hediye gönderdiği kızını almak üzere saldırarak onu Kayseri’ye götürüp, Zünnun ile evlendirmek istedi. Ancak İslam hukukuna göre nikahlı bir kadının başkasıyla evlenmesi mümkün değildi, dolayısıyla gelin zorla dinden döndürüldü ve yeniden Müslüman olduktan sonra zorla nikahlandı. Bu olay Kılıç Arslan’ı öfkelendirdi ve hızla Yağıbasan’a karşı harekete geçti. Ancak, Bizans kuvvetlerinin desteğiyle Yağıbasan galip geldi ve Kılıç Arslan, Bizans’a sığındı (1162). İstanbul’da büyük bir törenle karşılanan Kılıç Arslan, 80 gün kaldıktan sonra İmparator Manuel ile bir anlaşma imzaladı. Bu anlaşmaya göre Kılıç Arslan Bizans’ın düşmanlarını kendi düşmanı kabul edecek, Bizans’a yardım etmek için savaşlarda yer alacak, ele geçirdiği Bizans topraklarını geri verecek ve başka devletlerle gizli anlaşmalar yapmayacaktı.
Kılıç Arslan, Bizans’tan aldığı destekle hazırlıklarını tamamlayıp Yağıbasan’a karşı intikam almaya karar verdi ve Sivas’ı ele geçirdi. Yağıbasan ise yardım için damadı Şahinsah’a başvurup Çankırı’ya gitti ve 4 Ağustos 1164’te orada öldü. Yağıbasan’ın ölümünün ardından, Kılıç Arslan Ankara-Çankırı Meliki Şahinsah’ı kaçmaya zorlayarak Danişmendliler’in elindeki Elbistan’ı ve diğer bazı yerleri Selçuklu topraklarına kattı. Kayseri’yi ve Zamanti’yi ele geçirerek Zünnun’un hakimiyetine son verdi. Zünnun ve Şahinsah, Anadolu’yu terk edip Nureddin Mahmud’a sığındılar (1164). Nureddin Mahmud, onları himaye ederek Selçuklu topraklarına saldırdı. Maraş, Behisni ve Göksun’u aldı. Kılıç Arslan, büyük bir orduyla ona karşı harekete geçti, ancak kış şartları ve Haçlı saldırıları iki Türk hükümdarını anlaşmaya zorladı.
Nureddin Mahmud’un 1174’teki ölümünden sonra Kılıç Arslan tekrar harekete geçerek Sivas, Niksar, Tokat ve diğer bazı şehirleri ele geçirdi (1175). Zünnun ve Şahinsah tekrar Bizans’a sığındılar ve imparator, bu toprakları Kılıç Arslan’dan geri almasını talep etti. Bizans ordusu, 1175’te Selçuklu sınırına asker sevk etti ve tahkimat yapmaya başladı. İmparator, Şahinsah ile Zünnun’u Anadolu’ya göndererek Kılıç Arslan’ın kuvvetlerini zayıflatmayı hedefledi, ancak başarılı olamadı. Bunun üzerine, bizzat sefere çıkarak Anadolu’yu istila etmeye karar verdi.
MYRIOKEPHALON SAVAŞI (1176)
1162’de yapılan anlaşmanın ardından, II. Kılıç Arslan ve Bizans İmparatorluğu rahat hareket etme imkânına kavuşmuştu. Bu dönemde, Bizans’a bağlı olmayan 100.000 Türkmen, Bizans topraklarında yağma yapıyorlardı. Bunun üzerine, Bizans İmparatoru Manuel, hem bu akınlara engel olmak hem de Kılıç Arslan’a büyük bir darbe indirmek için asker gönderdi. Bizans, Papa III. Alexandre’den yardım talep etti. Türkler, hazırlıklarını sürdürürken, Bizans İmparatoru Kılıç Arslan’a barış teklif etti, ancak Sultan bu teklifi reddetti. Manuel, Bizans ordusuyla Eskişehir yönüne ilerlemeden önce, Denizli’ye yöneldi. Sultan Kılıç Arslan, Bizans’ın amacını fark ederek Türkmenlerle birlikte Bizans’a saldırmaya başladı. Bu sırada Bizans ordusu, Homa-Düzbel-Karli-Haydarli-Karadilli-Uzunpınar yolları üzerinden Myriokephalon Vadisi’ne girdi. Kılıç Arslan, vadiye hakim tepelerde Türk kuvvetlerini konumlandırarak, Bizans ordusunu tuzağa düşürdü. Türkler, Bizans ordusunun sağ kanadını imha etti ve ardından sol kanadı da püskürttü. Sonunda, Bizans ordusu büyük bir bozguna uğradı (17 Eylül 1176).
Zaferin ardından Türkler, Bizans ordusundan 100.000 esir alarak Musul, Bağdat ve Suriye’ye sevk etti. Bu zafer, Selçuklular ile Bizans arasında önemli bir dönüm noktasıydı ve Haçlı Seferleri’ne kadar Anadolu’daki Bizans egemenliği son buldu.
Malatya’nın Kuşatılması ve Danişmendlilere Son
Kılıç Arslan, Bizans ile barış yaptıktan sonra, Danişmendliler’in elindeki Malatya’yı kuşattı. 25 Ekim 1178’de Malatya’ya girdi ve Danişmendliler’in bu koluna son verdi. Bu, Artuklu beylerini endişelendirdi ve Selahaddin Eyyubi’den yardım istediler.
Son Yıllar ve Kılıç Arslan’ın Oğulları Arasındaki Çatışmalar
Sultan Kılıç Arslan, son yıllarında oğulları arasındaki taht kavgalarıyla uğraşmak zorunda kaldı. 1182-1186 yılları arasında, topraklarını 11 oğluna paylaştırdı. Bu paylaşım sonrası oğulları yarı bağımsız olarak yönetimlerini sürdürdüler ve aralarındaki mücadeleler devam etti. 1188’de büyük oğlu Kutbeddin Meliksah ile olan mücadele, Kayseri civarında bir savaşa dönüştü, ancak bu çatışma kesin bir sonuca ulaşmadan sonlandı. Sultan II. Kılıç Arslan, zamanla seferlere katılamaz hale geldi ve son yıllarında sağlık sorunlarıyla mücadele etti.