Süleymanşah’ın Antakya’yı Fethi

Tarih boyunca stratejik ve kültürel öneme sahip olan Antakya, Âsi Nehri kıyısında ve Habibü’n-Neccâr Dağı eteklerinde kurulmuş eski bir şehirdir. M.Ö. 300 civarında I. Seleukos tarafından kurulan Antakya, Suriye’nin merkezi haline gelmiş ve Roma İmparatorluğu döneminde Roma ile İskenderiye’den sonra üçüncü büyük şehir olmuştur. Ancak İran Sasanileri ve Bizans’ın saldırılarıyla şehir defalarca el değiştirmiştir. 638 yılında İslam ordularınca fethedilen Antakya, 969’da Bizans’ın kontrolüne geçmiş ve Selçukluların Anadolu’daki ilerleyişine kadar Bizans’ın elinde kalmıştır.

1080’li yıllarda Antakya, bölgedeki Selçuklu beyleri, Arap emirleri ve Bizans yönetimi arasında çekişme noktası haline gelmiştir. Süleymanşah, hem siyasi hem de stratejik nedenlerle Antakya’yı ele geçirmeyi hedeflemiş, ancak aynı hedefe yönelen diğer bölge liderleriyle de mücadele etmek zorunda kalmıştır. Bu dönemde özellikle Halep emiri Serefü’d-Devle Müslim ve Suriye Selçuklu Meliki Tutuş, Süleymanşah’ın en önemli rakipleri arasında yer almıştır.

SÜLEYMANŞAH’IN STRATEJİLERİ VE FETİH HAZIRLIKLARI

Antakya’yı fethetmeden önce Süleymanşah, Tarsus ve Adana’yı ele geçirerek bölgeyi kontrol altına aldı. Daha sonra ordusunu hazırlamak ve güvenliği sağlamak amacıyla İznik’e dönerek idaresini sağlama aldı. İyi bir strateji uygulayan Süleymanşah, hareketini gizlemek için gece yürüyüşleri yaptı ve gündüzleri vadilerde saklandı. Bazı kaynaklara göre 5 günlük bir yürüyüşten sonra Antakya’ya ulaştı. Ordusunu deniz yoluyla takviye ettiği de belirtilmektedir.

Antakya’ya ulaştığında şehirdeki Müslüman komutan İsmail ile iş birliği yapan Süleymanşah, şehre gizlice girmeyi başardı. Philaretos’un direnişi Türkmen beyi Mencik Bey’in desteğiyle kısa sürede kırıldı. Süleymanşah, halka eman verdi ve şehrin iç kalesi de bir ay süren kuşatmanın ardından teslim oldu. 12 Aralık 1084’te Antakya fethedildi ve bu büyük zafer, 17 Aralık’ta ilk cuma namazıyla kutlandı. Philaretos’un zulmünden bıkmış olan yerel Ermeni ve Süryani halk, fetihten memnuniyet duydu.

FETHİN SONRASI VE SÜLEYMANŞAH’IN POLİTİKASI

Antakya’nın fethi sonrası Süleymanşah, şehrin imarı için çalışmalara başladı. Büyük Mar Cassianus Kilisesi’ni camiye çevirerek İslamiyet’in sembollerini şehre kazandırdı. Ayrıca yerel halkın dini ihtiyaçlarını karşılamaları için kiliseler yapılmasına izin verdi. Şehirdeki idarecileri görevinde bırakan Süleymanşah, Bizans ve Philaretos’tan hoşnutsuz olan yerel halkla iyi ilişkiler geliştirdi.

Fetihten sonra Süleymanşah, çevredeki stratejik bölgeleri de ele geçirdi. Ayıntab (Gaziantep), Hârim, Dülûk, Tellbâsir, Raban, İskenderun ve Süveydiye gibi önemli yerleşim birimleri fethedilerek Antakya’nın güvenliği sağlandı. Süleymanşah, Antakya’nın fethini Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah’a bildirmiş ve zaferi bir zafername ile duyurmuştur. Ancak bu bildirinin, Süleymanşah’ın tamamen bağımsız hareket ettiği gerçeğini değiştirmediği düşünülmektedir.

ANTİFAKATİĞA MÜCADELELERİ

Antakya’yı ele geçirdikten sonra Süleymanşah, Halep emiri Serefü’d-Devle Müslim ile mücadeleye girişti. Serefü’d-Devle, Süleymanşah’tan cizye talep etmiş ancak bu istek reddedilmiştir. Bunun üzerine iki taraf arasında savaş kaçınılmaz hale gelmiştir. Serefü’d-Devle, Tutush ve Artuk Bey ile ittifak kurarak Süleymanşah’a karşı güç toplamaya çalıştı. Ancak bu ittifak uzun ömürlü olmadı ve Süleymanşah, Halep’e doğru ilerleyerek düşmanlarını bertaraf etti.

SONUÇ

Süleymanşah’ın Antakya’yı fethi, Selçukluların Anadolu ve Suriye’deki hâkimiyetlerini pekiştiren önemli bir başarıdır. Stratejik konumunun yanı sıra kültürel ve dini sembolizmiyle Antakya, Selçuklu Devleti’nin bölgedeki gücünü artırmıştır. Süleymanşah’ın izlediği siyaset, hem bölgedeki Türkler hem de yerel halk arasında olumlu bir etki yaratmış, Selçukluların İslam dünyasındaki meşruiyetini güçlendirmiştir.

Bir yanıt yazın 0

Your email address will not be published. Required fields are marked *