Ci’râne Olayı
Mekke’nin fethinden hemen sonra, Hevâzin ve Sakîf kabileleri büyük bir ordu hazırlayarak Müslümanlara karşı savaşa hazırlanmaya başladılar. Bu durumu öğrenen Peygamber Efendimiz (s.a.s.), Mekke’den takviye edilen ordusuyla düşman üzerine yürüyerek Huneyn’de ağır bir darbe indirip büyük zayiat verdirdi.
Düşman kuvvetlerinin bir kısmı Evtâs bölgesine, bir kısmı ise Tâif kalesine çekildiler. Hz. Peygamber, Evtâs’a önce Ebû Âmir el-Es’arî’yi, onun şehit olmasından sonra ise Ebû Mûsâ el-Es’arî’yi göndererek bu bölgedeki düşman birliğini tamamen dağıttı. Ardından ganimetleri Ci’râne’de bırakarak Tâif kalesine hareket etti ve 20 gün süren muhasaranın ardından tekrar Ci’râne’ye döndü.
Ci’râne, Mekke ile Tâif arasında bulunan ve su kaynaklarıyla bilinen bir bölge olup burada Hz. Peygamber, elde edilen ganimetleri ve esirleri askerleri arasında taksim etmeden beklemeyi tercih etti. Peygamber Efendimiz, Hevâzin kabilesinin İslam’a girmesiyle birlikte, esirler ve ganimetlerin iade edilmesini umuyordu. Ancak Hevâzinliler’in gelmesi gecikince, yeni Müslüman olan bazı bedevîler ve münâfikler, ganimetlerin hızla dağıtılmasını talep ettiler ve Hz. Peygamber’i bu konuda zorlamaya başladılar.
Bunun üzerine Hz. Peygamber, Beytü’l-Mâl’a ayrılan beşte bir hisseyi (Humus) ayırarak, mevcut esirleri ve ganimetleri askerleri arasında paylaştırmaya başladı. Fakat bu taksimat sonrasında Hevâzin heyeti gelip İslam’ı kabul ettiklerini belirterek esirlerinin ve mallarının geri verilmesini istedi. Hz. Peygamber, bu taksimat nedeniyle birinin iade edilmesini söyledi ve Hevâzinli esirler, Müslüman askerlerinin rızasıyla kendilerine geri verildi.
Aynı dönemde, Peygamber Efendimiz, Müslüman olarak yeni katılan Mekkeliler ve bazı bedevî kabile reislerine Beytü’l-Mâl’daki hisseyi dağıtarak büyük ihsanlarda bulundu. Ancak bu dağıtım, Ensâr arasında bazı huzursuzluklara yol açtı. Ensâr, daha önce İslam için büyük fedakârlıklar yapmış olsalar da, Kureyslilere ve diğer yeni Müslümanlara verilen fazla paylar konusunda rahatsızlıklarını dile getirdiler.
Bu durumu duyan Peygamber Efendimiz, Ensâr’ı büyük bir çadırda topladı ve onlara, kalplerinde bir rahatsızlık olmasa da, bazı gençlerinin sadece kendilerine de ihsanda bulunulmasını isteyerek bu şikâyetleri dile getirdiklerini belirtti. Ardından, Peygamber Efendimiz Ensâr’a olan sevgisini dile getirerek, kendilerine ihsan yapmadığını, sadece İslam’a yeni kazandırılan kalpleri ısındırmak amacıyla o kişilere fazla mal dağıttığını açıkladı.
Peygamber Efendimizin bu açıklamaları ve sözleri üzerine Ensâr, büyük bir pişmanlık ve gözyaşı içinde özür dilediler. Hz. Peygamber’in onlara olan değerini ve sevgisini bir kez daha pekiştirdiği bu olay, Müslümanlar arasında birlik ve kardeşlik duygularının pekişmesini sağladı.
Sonunda, ganimet taksimi tamamlandı ve Peygamber Efendimiz, Mekke’ye doğru umre yapmak üzere ihrama girdi. Umreyi tamamladıktan sonra, tekrar Ci’râne’ye dönerek, Medine’ye dönmek için hazırlıklara başladı. Bu olayların anısına, Ci’râne’de bir mescid inşa edilmiştir.
Bu hadiseler, Hz. Peygamber’in adalet, sabır ve liderlik özelliklerinin bir örneği olarak tarihe geçmiştir. Müslümanlar arasında çıkabilecek huzursuzluklara rağmen, Peygamber Efendimiz’in tavrı ve davranışları, İslam toplumu için önemli dersler sunmuştur.