Hayber’in Fethi: Hz. Peygamber’in Stratejik Zaferi ve Sonuçları
Hayber, Medine’nin 150 kilometre kuzeyinde, Sam-Medine yolu üzerinde yer alan Yahudi yerleşim yeriydi. Aynı zamanda hurma ve tahıl üretimiyle bilinen bu bölge, güçlü bir savunma yapısına sahipti ve yedi kale buranın savunmasını sağlıyordu: Nâim, Kamûs, Sik, Netah, Sülâfim, Vatih ve Ketîbe. Hayber, Yahudi dilinde “kale” anlamına gelir ve burada pek çok Yahudi kabilesi yerleşmişti. Hz. Peygamber, Hudeybiye Musalahası’ndan sonra Hayber’i fethetmek için hazırlıklara başladı, çünkü burada Yahudi kabilelerinin Medine’ye karşı müslümanlara karşı ittifak kurdukları bilgisi vardı (İbn Sa’d, et-Tabakâtü’l-Kübrâ, II,106).
Hz. Peygamber, bu sefer için sadece cihada katılmaya istekli olanları çağırdı. Medine’de Siba b. Urfuta’yı vekil bırakarak, eşi Ümmü Seleme ile birlikte 1400 yaya ve 200 süvari ile yola çıktı. Yolculuk sırasında, “Biz buranın hayrını isteriz” diyerek niyetini açıkladı. Hayber’e doğru hareket eden Hz. Peygamber, Gatafan kabilesi ile Hayber arasına karargâh kurarak burada sabaha kadar bekledi. Gatafan kabilesinin Hayber’e yardım etmesini engellemek amacıyla bu bölgeyi stratejik olarak seçti (İbn Hisâm, es-Sîre, III/343).
Hayberliler, müslümanların yaklaşımından sabah saatlerinde haberdar oldular. Kapılarını açtıklarında, “Muhammed gelmiş ve bugün Cumartesi” diyerek savaşmaya cesaret edemediler, çünkü Cumartesi günleri savaş yapmamayı gelenek haline getirmişlerdi. Hz. Peygamber bunu gördüğünde, “Allahu Ekber, Hayber harabe oldu” diyerek zaferin yaklaştığını müjdeledi (İbn Sa’d, et-Tabakat, II,106).
Hayber’in fethi, zorlu bir mücadeleyle başladı. Nâim Kalesi’nin alınması sırasında Mahmûd b. Mesleme şehit oldu. Ardından Kamûs, Vatîh, Sülâfim, Sik, Netah ve Ketîbe kaleleri ele geçirildi. Bu süreçte şiddetli çatışmalar yaşandı; müslümanlardan 25 kişi şehit olurken, Hayberlilerden 93 kişi hayatını kaybetti. Bu zaferde, müslümanların bayrağını Hz. Ali taşımaktaydı. Ayrıca, bu savaşta “Yâ Mansür, Emit, Emit” (Ey Allah’ın galip kıldığı asker, öldür, öldür) parolası kullanıldı (İbn Sa’d, II,116; İbn Hisâm, III,347).
Zaferin ardından müslümanlar, pek çok esir aldılar. Hayber halkı, esirlerinin serbest bırakılmasını ve kendilerinin de affedilmesini talep etti. Hz. Peygamber, bu teklifi kabul ederek esirlerin serbest bırakılmasına onay verdi. Ancak, Hayber’in ileri gelenlerinden Huyey Ahtab’ın kızı Safiyye, Hz. Peygamber’e müslüman olmayı kabul ederek eş olarak onunla evlenmeyi tercih etti. Safiyye’nin önceki eşi Kinâne b. Rabia, Hayber kuşatıldığı sırada, Safiyye’ye “Sen sadece Muhammed’i istiyorsun” diyerek ona tokat atmış ve yüzü morarmıştı. Safiyye’nin evlenmesi sırasında bu morluk hala vardı ve Hz. Peygamber, Safiyye’nin geçmişiyle ilgili bunu kendisinden dinlemiştir (İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 221).
Hayber’in fethi sonrası, Hayber halkı, müslümanlara topraklarında kalmalarına izin verilmesi karşılığında, topraklarının mahsulünü ve altın gümüş dışındaki tüm değerli eşyalarını teslim etti. Yahudi yerleşimciler, tarımı bilmedikleri için bölgede kalmalarına ve çiftçilik yapmalarına müsaade edildi. Ancak, Kinâne b. Rabia, anlaşmaya aykırı hareket edip, sakladığı malları teslim etmeyince ve Mahmûd b. Mesleme’nin ölümüne sebep olduğu için öldürüldü (İbn Hisâm, III, 351).
Fetih sırasında yapılan sulh anlaşması gereği, Hayber halkı, kendi topraklarında yaşamaya devam etmek için belirli kurallara uymayı kabul etti. Hz. Peygamber, Hayber’in gelirlerini, ashâbı arasında paylaştırarak, bu toprakları kullandırdı. Ancak, Hz. Ömer zamanında, bu Yahudi topluluğunun çoğunluğu, müslümanlara karşı olumsuz davranışlarda bulundu ve aralarındaki kötülüklerin artması sonucu, Hz. Ömer zamanında Hayber’den sürüldüler (el-Belâzürî, Fütûhu’l-Büldân, 1987, s. 38-40).
Hayber’in fethi, müslümanların zorlu bir zaferi olmasının yanı sıra, Hz. Peygamber’in stratejik planlamalarının ve liderliğinin de bir göstergesiydi. Bu zaferin sonuçları, sadece bölgesel bir zafer değil, aynı zamanda İslam’ın güç kazandığı ve Müslümanlar arasında birlik sağlandığı bir dönüm noktasıydı.