Abdurrahman el-Hazini kimdir?

Abdurrahman Tağî, 19. yüzyılda yaşamış olan önemli bir İslam alimi ve mürşididir. Yaşamının büyük bir kısmı, Siirt iline bağlı Hizan ilçesinin Tağ Köyü’nde geçmiştir. Bu nedenle “Tağî” (ya da “Tahî”) lakabıyla anılmaktadır. Aynı zamanda “Nurşinî”, “Üstad-ı Azam” ve “Seyda” gibi unvanlarla da tanınan Abdurrahman Tağî, hem alim kimliği hem de manevi hizmetleriyle bölgesinde önemli bir yer edinmiştir. Aslen Siirt’in Şirvan ilçesinden olup, daha sonra Nurşin’e yerleşmiş ve burada birçok ilim talebesi yetiştirmiştir. Risale-i Nur’da ise kendisinden övgüyle bahsedilmektedir.

Erken Yaşam ve Eğitim

Abdurrahman Tağî, 1831 yılında Siirt’in Şirvan ilçesinde doğmuştur. Babası Molla Mahmud Efendi, annesi ise Hz. Hüseyin (ra) soyundan geldiği rivayet edilen Meyâsin Hanım’dır. Her iki ebeveyni de dini açıdan oldukça mütedeyyin insanlardı ve Peygamber Efendimizin (sav) sünnetine son derece bağlıydılar. Abdurrahman’ın çocukluk döneminden itibaren ailesi, onun iyi bir şekilde yetişmesi için büyük bir gayret göstermiştir. Özellikle dedesi Molla Muhammed, ilmi ve manevi eğitimi konusunda ona büyük önem vermiştir.

İlim Yolculuğu ve Eğitim Süreci

Abdurrahman, küçük yaşlardan itibaren eğitimine başlamış ve özellikle hadis, fıkıh, tefsir gibi önemli ilimlerde iyi bir eğitim almıştır. Küçük yaşlarda akranlarından farklı olarak boş vakitlerini değerlendirerek ilmî çalışmalarla meşgul olmuştur. On yaşında annesini kaybettikten sonra, babası da ona daha çok ilgi göstererek, Şafii fıkhı ve Arapça gramer dersleri vermiştir.

Bölgedeki ünlü alimlerden Molla Abdüssamed’in derslerine katılan Abdurrahman, hocasının vefatından sonra Molla Ziyaüddin Arvasi’nin yanına gitmiştir. Arvasi’nin dergâhında eğitim alırken kısa zamanda hocasının takdirini kazanmış ve onun yanında sürekli olarak kalmaya başlamıştır. Arvasi, “Muhabbete denk olacak hiçbir şey yoktur” diyerek, onunla olan samimi ilişkisini vurgulamıştır. Abdurrahman, bu dönemlerde büyük bir ilmi birikim edinmiş ve dersleriyle çevresindekileri aydınlatmaya başlamıştır.

İlim ve Maneviyat

Abdurrahman Tağî, dünyevi makam ve maddiyatı pek önemsememiştir. Talebelerine de bu anlayışı benimsetmeye çalışmış, Allah’ın rızasını her şeyin üstünde tutmuştur. Medresede ders verirken zaman zaman talebelerini doğa ile iç içe, akarsu kenarları ve çiçekli bahçelere götürerek, burada kainatın yaratıcısının kudretine dair tefekkür etmelerini sağlamıştır. Bu tür derslerle, talebelerine hem ilim hem de maneviyat kazandırmayı amaçlamıştır.

Eğitim ve Hakk’a Davet

Abdurrahman Tağî, talebe yetiştirme konusunda çok büyük bir gayret sarf etmiştir. Kendisinin yetiştirdiği talebeler, hem ilim hem de ahlak açısından yüksek seviyelere ulaşmıştır. Bir dönem Şeyh Abdülbari Çarçahi’nin yanına gidip onun müridi olmuş, hocasının tavsiyelerine uyarak oruç tutmuş, az yemiş ve az uyumuştur. Bunun yanı sıra, Tağ Köyü mezarlığında zaman zaman sabahlamış ve sık sık mezarlıkları ziyaret etmiştir. Bu manevi ibadetleri, onun ne denli derin bir irfan sahibine dönüştüğünü göstermektedir.

Kariyer ve İlim Hizmetleri

Abdurrahman, kısa bir süre için İsparit (Ispahart) kasabasının kadılığını yapmış, burada halkı güzel ahlakla yönlendirmiştir. İki yıl süren kadılık görevinden sonra, hocası Sıbgatullah Arvasî’nin yanına geri dönmüş ve onun hizmetinde dokuz yıl boyunca kalmıştır. Bu süre zarfında halkı doğru yola davet etmeye devam etmiştir. Hocasının tavsiyesi üzerine, Hicaz’a hac görevini yerine getirmek üzere gitmiş ve Medine’de İmam Rabbani’nin torunlarından Muhammed Mazhar ile de görüşüp sohbet etmiştir.

Bediüzzaman ve Risale-i Nur’daki Yeri

Abdurrahman Tağî, Bediüzzaman Said Nursi ile de tanışmış ve onun eğitiminde önemli bir yer tutmuştur. Risale-i Nur’da, Abdurrahman Tağî’nin büyük hizmetlerine dikkat çekilmiş ve onun eğitiminin etkisi vurgulanmıştır. Bediüzzaman, Abdurrahman Tağî’nin çok sayıda ilim talebesi yetiştirdiğini, bunların önemli alimler olduğunu ve bölgedeki İslami uyanışın temel taşlarından biri olarak görüldüğünü ifade etmiştir.

Vefatı

Abdurrahman Tağî, yaklaşık yirmi yıl boyunca Nurşin’de insanlara Hakk’ı anlatmaya devam etmiştir. Vefatından önce ağır bir hastalık geçirmiş olmasına rağmen, hiçbir sünnet namazını ihmal etmemiş ve hepsini ayakta kılmıştır. Gece ibadetlerine de devam etmiştir. 1886 yılında Nurşin’de vefat etmiş ve burada defnedilmiştir.

Abdurrahman Tağî, ilim ve manevi hizmetleriyle geniş bir etki alanı bırakmış ve nesiller boyu alimlere örnek olmuştur. Onun yetiştirdiği talebeler, ilmî ve manevi açıdan yüksek seviyelere ulaşmış, bölgesindeki birçok insanın hayatına dokunmuştur.